Geleceğimiz İçin Gıda Kaybı ve İsrafını Önleyelim
Ülkemizde her yıl 18,8 milyon ton hacminde gıda kaybı ve israfı gerçekleştiği tahmin ediliyor.
2050 yılında Dünya nüfusunun 10 milyara yaklaşacağı, Türkiye nüfusunun da 100 milyonu aşacağı, tarımsal ürünlere olan talebin 60 oranında artacağı öngörülüyor.
Artan gıda talebini güvenli bir şekilde karşılayabilmek için gıda kaybı ve israfın önlenmesi gerekir.
Pandemi döneminde tarımsal üretim, güvenlik stoku ve gıda arzı ne kadar önemli ise kayıp ve israfında bir o kadar önemli olduğu anlaşıldı.
Kaybedilen ve israf edilen gıda miktarını en aza indirmek için sürdürülebilir üretim ve tüketim anlayışının daha fazla benimsenmesi gerekmektedir.
Ürünün yetiştirilmesi esnasında tüketilen enerji, su ve diğer doğal kaynakların boşa harcanması milli servetinde israfı anlamına geliyor.
Ürünlerin belirli ekim dönemleri vardır. Bu dönemler içinde ekim yapılmalıdır. Ekim ve hasadın erken veya geç yapılması sonucunda ürün ve kalite kayıpları söz konusu olmaktadır.
Tarladan sofraya kadar tüm bu süreçlerde oluşabilen kayıp ve israfın önlenmesi, ürünü yetiştiren, işleyen, paketleyen, taşıyan, dağıtan, depolayan, satan ve tüketen herkesin ortak sorumluluğundadır.
Bu nedenle gıda kaybı ve israf konusu her düzeyde ele alınmalıdır.
Üretilen gıdanın israf edilmemesi ve atık haline gelmemesi için birlikte ve bilinçli hareket edilmesi gerekir.
Ekimden hasada, depolamadan lojistiğe ve satış sürecinden sofraya gelene kadar gıda kaybı ve israfının en aza indirilmesi için teknoloji kullanımına daha fazla önem verilmesi gerekmektedir.
Kayıp ve israf tablosuna bakıldığında hem üretici hem de tüketici tarafında çözülmesi gereken ve ekonomiyi olumsuz etkileyen sorunlar var.
İsrafı önlemek hem ekonomik açıdan büyük bir kazanım hem de kaynakların doğru kullanımı açısından da önemli bir faktördür.
İsrafa dayalı tüketim anlayışı ve hesapsızca kullanım sınırlı kaynakların giderek azalmasına yol açmaktadır.
Araştırmacılar, insan kaynaklı etkenlerin dünyanın ekosistemini tehlikeye attığını söylüyor.
Uzmanlar gıda atığı kaynaklı sera gazı salınımının iklim değişikliğine neden olduğunu, gıda atığının azaltılması ve bitkisel gıdaların tercih edilmesi halinde de iklim değişikliğinin belirli bir oranda durdurulacağı görüşünde.
Çevresel etkilerin dışında gıda israfı doğrudan ekonomik kayıplara yol açıyor.
Dünyada her yıl üretilen gıdanın 3’te 1’inin, diğer bir değişle küresel gıda tedariğinin 1.3 milyar tonunun kayıp ya da israf edildiği kaydedildi.
Bunun parasal değeri gelişmekte olan ülkelerde 310 milyar dolar, gelişmiş ülkelerde ise 680 milyar dolar olarak karşımıza çıkıyor.
Türkiye genelinde tarımsal üretimde her yıl ortalama 14’lük kayıp yaşanıyor.
Her yıl meyve ve sebzelerin yaklaşık yüzde 50’si tarladan çatala kadar olan süreçte israf oluyor.
Bilinçli alışveriş yapılmaması, saklama koşullarının uygun olmaması ve artan yemeklerin çöpe dökülmesinden kaynaklı olarak ürünlerin 3’te 1’i ziyan ediliyor.
Günlük olarak 4.9 milyon ekmek israf ediliyor.
İhtiyacımız kadar alalım geleceğimizi çöpe atmayalım.
FAO’nun 2019 araştırmasına göre Türkiye’nin yıllık gıda kaybı ve israfı ortalama 26 milyon ton.
Türkiye İsrafı Önleme Vakfı’nın (TİSVA) 2019 yılında hazırladığı rapora göre; enerjide, meyve-sebzede, ekmekte, suda ve kuru gıdada israf ve kayıp 555 milyar liraya denk gelirken, buda milli gelirin 15’ine tekabül ediyor.
Kayıp ve israftan kaynaklanan ciddi bir milli servet ve emek kaybı var.
İsraf bir yiyeceğin kullanılması sırasında herhangi bir şekilde onun tam anlamıyla değerlendirilemeyen kısmıdır.
Örnek olarak market ve pazara öğün planlaması yapmadan çıkılarak ihtiyaç fazlası ürünlerin alınması, ürün etiketlerinin okunmaması, ürünlerin güvenli şekilde muhafazasının sağlanamaması, gereğinden fazla yemek yapılması ve yemeklerin tabaklarda kalması sonucu çöpe atılması gıda israfına neden olmaktadır.
Gıda israfının yüzde 42’si hanelerde gerçekleşiyor.
Gıdaların uygun saklama koşulları ve bekleme süreleri hakkında bilgi sahibi olunması gıda kayıplarının önüne geçilmesini sağlar.
Ülkemizde enerji israfıda ciddi boyutlara ulaşmış durumda.
Bir saç kurutma makinesinin 10 dakika boyunca çalışması 60 watlık bir lambanın 3 saat yanmasına eşdeğer enerji tüketiyor.
Bir kişinin günde iki kez 1 dakika boyunca musluk suyunu kapatmadan diş fırçalaması yılda 8 ton su israfına neden oluyor.
Bir ton kullanılmış gazete kâğıdı geri kazanıldığında 8 çam ağacının kesilmesini önleyebilir.
T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı’nca hazırlanan Türkiye İsraf Raporu’na göre; toplumun yüzde 30’u geri dönüşüm kavramını bilmiyor. Çöpleri tiplerine göre geri dönüşüm kutularına atma uygulaması sadece yüzde 40 oranında biliniyor.
Tasarruf sadece yoklukta değil aynı zamanda varlıkta da hiçbir şeyi ziyan etmemektir. Bir ayette ise şöyle buyrulur; “Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allâh isrâf edenleri sevmez.”
Bizim sahip olduğumuz örf ve adetlerimizde israf etmemek ve tutumlu olmak vardır. ‘’Çoğu zarar, azı karar‘’, ‘’har vurup harman savurma‘’, ‘’hazıra dağ dayanmaz’’ ve ‘’işten artmaz dişten artar’’ gibi özlü sözler tasarruflu olmayı israftan kaçınmayı öğütlemektedir.
Aşırı tüketim alışkanlıklarından vazgeçmeliyiz. İsrafı önlemeye duyarlı, tasarruf yapmayı benimseyen bilinçli bir toplum oluşturmalıyız.
Toplumun artan gıda talebinin karşılanabilmesi ve güvenli gıdaya erişebilmesi için öncelikle bireysel alışkanlıklarımızı değiştirerek, aile ve toplum bilincini geliştirerek gıda kaybını ve israfını en aza indirmeliyiz.
Ailede, okulda, askerlikte, iş yerinde ve ibadet yerlerinde israf konusu anlatılarak halkımız daha çok bilgilendirilmeli.
İnsanların yaşamak için yeterli gıdayı almaları ve bu gıdaların sağlık yönünden güvenli olması insan haklarının esasını oluşturmaktadır.
Yaşamakta olduğumuz günler gıda güvenliğinin önemini birkez daha ortaya koydu.
Yeterli ve güvenilir gıdaya erişim gıda güvenliği açısından küresel sorun haline gelmiştir.
Dünyada 821 milyon insan açlık çekiyor. 2 milyar insanda sağlıklı gıdaya ve temiz suya erişemiyor.
Dünya genelinde yaklaşık 810 milyon insan obeziteyle mücadele ederken diğer bir yandan da 149 milyon çocuk açlığa bağlı gelişim sorunları yaşıyor.
Kayıp ve israf önlendiğinde dünyada aç insan kalmayacaktır. Bu yüzden israf etmeyerek yaşamı eşitlemek bizlerin elinde.
Çöpe atılan yiyecekler yaklaşık 2 milyar insanın doymasına yetiyor.
‘’ Komşusu açken tok yatan bizden değildir ‘’ bu hadis toplumda açlık çekenlere yardım etmenin bir insanlık görevi olduğunu hatırlatıyor.
Açlıkla mücadele sadece üretim ve israfla sınırlı değildir. Kaynakların dağılımındaki eşitsizlik, adaletsizce bölüşüm ve ekonomik gücün yeterli olmayışı insanların gıdaya erişimini engelliyor.
Gelişmiş ülkelerde ‘’İsrafı Önleme ve Gıda Güvenliği‘’ politikaları ön plana çıkmaya başladı. Devletler, tüketici ve üretici örgütleri, akademisyenler, kamu ve özel sektör girişimcileri israfı önleme ve gıda güvenliğini sağlama konusunda ortak çabalar içerisindeler.
T.C. Tarım ve Orman Bakanlığı ile Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) 20 Mayıs’ta başlattığı ‘’ Gıdanı Koru Seferberliği ‘’ projesinde yer aldık.
Bu proje ile gıda israfına ve kaybına yönelik işbirliği ve koordinasyon geliştirilmesi, çözümler konusunda farkındalık yaratılması ve strateji belirlenmesi hedefleniyor.
‘’Gıdanı Koru Seferberliği’’ gıda arzı güvenliğinin gündeme geldiği COVID-19 sürecinde çok daha fazla önem kazanmış durumda.
40 yıldır gıda sektöründe varlık gösteren Reis Gıda, üstlendiği misyonla tarladan sofraya gelinceye kadar oluşan gıda kaybı ve israfı önlemek için atılması gereken adımlar ve hayata geçirilmesi gereken tüm çalışmaların her zaman içerisinde yer alacaktır.
COVID-19 küresel çapta bir sağlık ve gıda sorunu, dolayısıyla tarımsal üretim ve tedarik zincirine olumsuz etkileri doğrultusunda gıdanın sadece üretilmesi değil herkesin yeterli ve besleyici gıdaya erişimide çok önem taşıyor.
İsraf edilen gıdanın bir başkasını doyuracağını hiç unutmamak gerekir.