CHP’Lİ AVUKAT CEM ÖZBEY: VURULUYORUZ, DARP EDİLİYORUZ, ÖLÜYORUZ AMA VAZGEÇMEDİK, GEÇMEYECEĞİZ…

Avukatlar Günü nedeniyle meclis kürsüsünde gündem dışı söz alarak ‘5 Nisan Avukatlar günümüz kutlu olsun” diyen Cem Özbey;

“Ama giderek daha da kötüleşen ekonominin etkilediği, kira, SGK primleri, vergiler, faturalar derken henüz kazanmadığı ücret ile her aya borçla başlayan, ofisi tek başına ayakta tutmaya çalışan, günden güne katlanan borçların altında yalnızca ekonomik olarak değil, psikolojik olarak da ezilen avukatların varlığı da unutulmadan...

Mezun olduktan sonra iş bulamayıp çalışamayan işsiz avukatların da varlığı unutulmadan...

Görevini yaparken vatandaşlardan, polislerden, memurlardan fiziki ve psikolojik şiddetine maruz kalan hatta öldürülen avukatların da varlığı unutulmadan…” dedi.

İşçi avukatların, işsiz avukatların ve tek başına serbest çalışıp ayakta kalmaya çalışan tüm avukatların günün kutlanmasının ancak adil ve eşit bir gelir dağılımının gerçekleşmesi ile anlamlı olabileceğin belirten Özbey, 2018 yılında yaşadığı ekonomik zorluklar nedeniyle intihar eden 28 yaşındaki genç Avukat Gökhan Vural Arı’yı hatırlatarak, ekonomik zorlukların avukatların yaşadığı sorunlardan yalnızca birisi olduğunu söyleyerek, “Tek sorunumuz ekonomik değil” ifadeleriyle, Avukatların günümüzde yaşadığı sorunları şöyle dile getirdi.

“YARGI BAĞIMSIZ DEĞİL”

Savunmanın dokunulmazlığı, yargı bağımsızlığının ve adalete olan inancın da günden güne zedelendiğini görüyoruz.  Siyasi iktidarın, yargının bağımsız kılınmasına dair bir iradesinin olmadığı artık bütün çıplaklığı ile açığa çıkmıştır.

ADLİ YARGILANMA İHLALİ 72

Geldiğimiz noktanın kısa özetini Anayasa Mahkemesi Başkanı ilan etti: Bu ülkede Mahkemeye yapılan bireysel başvuruların 77’si “adil yargılanma hakkının ihlali” iddiasını taşımakta, Mahkeme tarafından da bu başvuruların 72’si ihlal kararı ile sonuçlandırılmaktadır. Yerel mahkemelerin, istinaf mahkemelerinin, Yargıtay ve Danıştay’ın verdiği kararlardaki durum budur.

“YARGIYA ALIM LİYAKATE GÖRE DEĞİL, SADAKATE GÖRE”

Bu durumun sebebi yargıya alım yapıldığında liyakate göre değil sadakate göre tercih yapılmış olmasıdır. Kasıtlı olarak geliştirilen bu süreç, yürütmenin yargıyı baskı altına almasına ve yargının siyasi iktidarın hedeflerine ulaşma noktasında araç olmasına neden olmaktadır,

O nedenledir ki, bu ülkenin İçişleri Bakanı, mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmeden yapıların hemen yıkılması gerektiğini anlatarak, “hukuk arkadan gelsin” diyebilmektedir.

“SANIKLARIN TAHLİYESİNE SİYASETÇİLER KARAR VEREBİLMEKTE”

O nedenledir ki, Anayasanın 138. Maddesine rağmen, devam eden davalarda yargılanan sanıkların tahliye olup olmayacaklarına siyasetçiler karar verebilmekte, hatta bu yöndeki beyanlara rağmen, tahliye kararı verilirse, yargıcın “vatan hainliğinden” söz edilebilmektedir.

O nedenledir ki, ABD Başkanının ricası ile bir rahip, Alman Şansölyesinin ricası ile bir gazeteci “candaki beden” pahasına havalimanlarına kadar tahliye edilebilmektedir.

“ANAYASASIZ REJİM…”

Yaşadıklarımızın bize öğrettiği en temel gerçeklik; bu anayasasız rejim sürdükçe, hepsi birer birer yitirilen demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkelerinin yitiminden kaynaklanan nedenlerle totaliter bir rejime doğru sürükleneceğimizdir.     

Oysa biz avukatlar, avukatlığımızın gerçek anlamda yapılabileceği ortamın, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığının tesis edilebildiği ortamlar olduğunu biliyoruz. Hukuk Devleti olamazsak, bu mesleği yapamayacağımızı biliyoruz. Yargının kurucu unsuru olan savunmanın temsilcileri olarak, yaşanan hukuksuzluklardan payımıza düşeni alırken gösterdiğimiz direnç bu nedenledir.

“TEHTİDLERE PAPUÇ BIRAKMAYACAĞIZ”

Bu nedenle, her şeye, her olumsuzluğa, yaşadıklarımıza, bildiklerimize, gördüklerimize rağmen mesleğimizi inançla yapmaya devam ediyoruz. Hukuk ararken duruşma salonlarından çıkarılıyor, soruşturmalarla tehdit edilip, Bakanlığın çalakalem olurlarıyla yargılanabiliyoruz. Vuruluyoruz, darp ediliyoruz, ölüyoruz ama vazgeçmiyoruz yolumuzdan… Vazgeçmeyeceğiz.

Sadece hukuk alanında değil siyasette de güce tapmayacağımızı, baskılara boyun eğmeyeceğimizi, tehditlere pabuç bırakmayacağımızı bu kürsüden haykırıyoruz.

Biliyoruz ki, direnenler kazanacaktır. Biz kazanacağız.