Yapıcı siyaset sadece muhalefetin değil, iktidarında görevidir!
Uzun süredir toplumun sorunlarının devletin sorunları olarak algılanmadığı ve tartışılmadığını belirten Tatlıoğlu, İYİ Parti olarak toplumun, ekonominin ve sektörlerin sorunlarını kamuoyuna aktarmaya ve konuşulmasını sağlamaya çalıştıklarını belirtti.
Sn. Erdoğan’ın pandemi sürecine yönelik tedbirler konusunda yaptığı ilk açıklamadan itibaren sürecin bir stratejisi olması gerektiğini, pandemi süreci ve sonrasındaki ekonomik belirsizliği kaldırmak üzere atılması gereken adımları kendisinin kamuoyu ile paylaşıldığını ifade eden Tatlıoğlu, 2002 bütçesinin ağırlığını ve amaçlarını kaybettiğini, 2019-2023 kalkınma planının anlamını yitirdiğini ve yeniden hazırlanarak Meclise gelmesi gerektiğini belirtti.
Türkiye’nin 2023’e kadar ki öngörülerinin orta vadeli bir planla ile kamuoyu ve dünya ile paylaşılması gerektiğini ve ekonomideki belirsizliğin kalkması gerektiğini sözlerine ekleyen Tatlıoğlu, konuşmasına şöyle devam etti.
UYARIDA BULUNDU
*Yıl sonu itibariyle ekonomi aktörlerinin ve insanlarımızın ekonomi yönetiminin Makro Hedeflerinin, döviz kuru tahminlerinin, büyüme, enflasyon, faiz oranlarıyla ilgili süreçlerin belirlilik kazanması lazım ki ekonomideki aktörler tasarruflarını, yatırımlarını ve ekonomik aktivasyonlarını yapabilsin.
*İktidar, ekonomiye yön verme üzerindeki hakimiyetini kaybetmiştir. Türkiye bir piyasa ekonomisi mi? Türkiye bir kumanda ekonomisi mi? Türkiye’de bir karma ekonomi modeli mi uygulanmaya çalışılıyor? Bu soruların hiçbirine bugün net bir cevap vermenin mümkün olmadığını söyleyen Tatlıoğlu, “Hatta herhangi bir model ve yöntem bile olmadığı kanaati daha hakim. Planlama, öngörebilme kabiliyetini yitirmiş bir ekonomi idaresi ile karşı karşıyayız. Birbiri ile çelişen politikaları aynı anda uygulamaya çalışan bir anlayış Türkiye’ye yön veriyor. Bütçenin, orta vadeli planın ve kalkınma planının yeniden düzenlenerek Türkiye’nin önüne koyulması gerekliliğini vurgulayarak Türkiye’nin belirsizliğe ve ekonomik belirsizliğe tahammülü yoktur
*Son zamanlarda uluslararası raporlarda Türkiye için olumsuz yorumlarla karşılaşıldığını belirten Tatlıoğlu, “Beklentilerin olumsuzluğa dönüştürüldüğünü. Bu olumsuz düşüncelerin Türkiye’nin potansiyeli ile alakalı olmadığını Türkiye’deki ekonomi yönetiminin Damat Berat Albayrak’ın ve kendisinin yönettiği geniş kapsamlı ekonomi ilişkilerinin, politikalarının belli bir strateji etrafında Türkiye’deki bu ortam içerisinde program ve politikaları ortaya koyarak bu belirsizliği kaldırma gayretinden yoksundur” dedi.
BİZZAT SİSTEMİN KENDİSİ BELİRSİZLİK ÜRETİYOR
“Partili cumhurbaşkanlığına geçiş ile birlikte savrulan sistem her yönüyle belirsizlik üretmektedir. Ekonomideki yapısal sorunlara çözüm üretemeyen ekonomi yönetimi, günlük siyasi hesaplar uğruna Türkiye’nin yıllara dayanan birikimini heba etmektedir” diyen Tatlıoğlu, son örneğin, MSCI’nin yayınladığı rapor olduğunu belirterek, MSCI, Türkiye’nin gelişmekte olan ülke statüsünden, bir alt sınıfa düşürülebileceğini ifade ettiğini söyledi ve şöyle devam etti:
“Türkiye eğer bir alt kategoriye düşürülürse, Kenya, Nijerya, Tunus, Estonya, Bangladeş, Lübnan Ürdün, Sri Lanka, gibi ülkelerle aynı kategoride değerlendirilecektir Türkiye’nin potansiyeli bu değildir. Türkiye’nin MSCI’deki payı bugün itibariyle %0,45. Fakat bundan iki yıl evvel endeksteki payımız %2 civarındaydı. Yine bu gelişmeler ile paralel bir biçimde, Türkiye’nin dışarıdaki algısındaki bozulmayı tespit eden bir başka rapor daha yayınlandı.
DÜNYA BANKASI KÜRESEL YATIRIM REKABETİ RAPORU
Bu raporda, gelişmekte olan 10 ülke sıralamasına baktığımızda Türkiye 10. Sırada yer alıyor (Nijerya, Hindistan, Endonezya, Brezilya, Malezya, Vietnam, Meksika, Tayland, Çin ve Türkiye).
Yatırımcılara, yatırımlarını genişletmeyi düşündükleri ülkeler sorulduğunda Türkiye, yalnızca Çin’in önünde ve 9. Sırada, aynı yatırımcılara, ‘Yatırımlarını çekmeyi düşündükleri ülke hangisi?’ sorusu sorulduğunda ise, Türkiye 1. Sırada. Bunun olumsuz bir gelişme olduğunu söyleyen Tatlıoğlu 2000’lerin başından itibaren çok ciddi yabancı sermaye ve yatırımcı alan Türkiye son beş yıldır özellikle partili Cumhurbaşkanlığı’ndan sonra ciddi bir seviye ve kaynak kaybetmiştir ve %50 azalmıştır.
Pandemi sürecinde Turizm gibi 35 milyar dolarlık döviz getirisi yaratan sektörün 2020 tamamen kaybettiğini söyleyebileceğimiz bu süreçte özellikle yabancı Türkiye’de yabancı çıkışını önemsememiz gerekmektedir, yılbaşından bu yana Türkiye’den çıkan yabancı fon miktarı 10.8 Milyar Dolar civarındadır”dedi. Hızla düzeltici bir tavır içerisine girilmeli ve ekonomi yönetimi Türkiye’nin yerini ve dünyadaki algısını değiştirme çabasına girmelidir”
Türkiye’nin giderek sıkıntıya düşen ekonomik yapısı üzerinde Sn Albayrak ve ekibiyle birlikte sağlık bilim kurulu oluşturulduğu gibi gerekirse bir bilim kurulu kurularak ortak bir çalışma yapmaya davet ediyoruz, Türkiye’nin ortak akıla ihtiyacı olduğunu belirten Tatlıoğlu, “Ekonomi bilim Kuruluna bugün daha fazla ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminden bu yana yaşanan çıkış 14.8 milyar Dolara dayandı. Gelişen ülke piyasalarında yaşanan toplam çıkışın neredeyse yüzde 15'i Türkiye'den oldu.
VARLIK FONU DEVREYE GİREBİLİR
Pandemiyle birlikte ve yeni normal olarak konuşulmaya başlanan yeni süreç içerisinde yeni ekonomi ve yeni ekonominin aktörleri olarak start-upla konuşulmaktadır. Unicorn denilen değeri 1 milyar doları aşan start-uplar dünya ekonomilerini coşturan unsurlar olarak dikkati çekmektedir. Geçtiğimiz günlerde Peak Games 1,8 milyar dolara satılarak Türkiye’nin yüz yıllık birikimlerinden biri olan Halkbank’a değer bir firmadır. Önemi, kuruluş süreci dikkate alındığında daha da artmaktadır.
Start-up kuruluşlarının pandemi süreciyle birlikte ciddi finansal sıkıntılara girdikleri görülmektedir, bu firmaların sermayeyle değil bilgi ve innovasyon kapasiteleri, kabiliyetleri üzerine kurulmuş bunları yeterli sermaye ile buluşturabilen ekonomiler ciddi değerler yaratmaktadırlar.
İşte bu nedenle startup ekosistemlerini destekleme ve korumak için, koronaya yönelik finansal destekler kapsamında birçok ülke startup şirketleri için özel paketler açıkladı. Paketlerin büyüklüğü Fransa’da 4, Almanya’da 2, İngiltere’de 1,6 milyar dolar kaynak ayırmışlardır. Türkiye’de yapılan çalışmalar kendi çalışmalarını yapan ve belli bir süreçte olan start-uplarında 150 milyon dolar gibi muadilleri ile karşılaştırdığımızda büyük sayılmayan bir sermaye ihtiyacı ile karşı karşıya olduklarını görüyoruz. Bu firmalar Türkiye’nin yarınıdır, hatta bugünüdür. Türkiye bu tür firmalar üzerinden ekonomik yapı bilgi ekonomisi üzerine yükselecektir. Türkiye’nin bu konuda start-uplara destek olması gerekmektedir. Türkiye Varlık Fonu borç hisse takasına gidebilir veya sermayeye dönüştürüp borç verebilir. Önemli olan bu start-upların varlıklarının devam etmesidir. Türkiye’nin mevcut durumunun dünya ortalamasının altında olduğu ancak çok ciddi potansiyeli olduğunu ve bunun önünün kesilmemesi gerektiğini vurguladı” dedi.