“HEKİM OLMAMA RAĞMEN TEDİRGİNDİM AMA DOKTORLARIMA GÜVENDİM”

1993 tarihinde kronik böbrek hastalığı olan Ig A Nefropatisi tanısı alan Prof. Dr. Mehmet Çilingiroğlu, 2018 yılında böbrek nakli olmasını gerektirecek sağlık sorunları yaşamaya başladı. Nakil için hayatını sürdürdüğü Amerika Birleşik Devletleri’nden Türkiye’ye gelen,

Prof. Dr. Çilingiroğlu o süreçte yaşadıklarını şöyle anlattı:

“ABD’de bir Amerikalı böbreğini vermek istedi ancak kolesterol yüksekliği nedeniyle nakil yapılamadı. Ben de Prof. Dr. Alper Demirbaş ve Prof. Dr. Asuman Yavuz’un ekibiyle birlikte hizmet verdiği hastaneye geldim. Böbrek bağışı yapmak isteyen dört donörüm vardı ve dördü de uygun bulundu ve içlerinden en uygun olanı seçilerek nakil yapıldı.”

“HEKİM OLMAMA RAĞMEN TEDİRGİNDİM AMA DOKTORLARIMA GÜVENDİM”

Nakil öncesi süreçte hekim olmasına rağmen tedirginlik yaşadığını ancak, doktorlarına güvenerek bu süreci atlattığını belirten Prof. Dr. Çilingiroğlu şunları söyledi:

“Antalya’nın böbrek ve karaciğer naklindeki üstün başarısı dünyada da bilinen bir şey. Bu nedenle çok şanslıydım. Böbrek nakli sonrasında ailem ve dostlarımın destekleri ile güzel bir iyileşme süreci yaşadım. İkinci bir yaşamın anlamına vakıf olmak çok güzel bir duygu.”

“ORGAN BAĞIŞI, YENİ BİR HAYAT VE YENİ BİR ŞANS VERİYOR”

Nakilden sonra hekim olarak çalışmaya devam ettiğini belirten Prof. Dr. Çilingiroğlu, organ bağışının yeni bir hayat ve yeni bir şans verdiğini sözlerine ekledi ve “Herkesi organ bağışında bulunmaya davet ediyorum.” mesajını verdi.

“HASTALARIN TANIDAN 10 YIL SONRA HAYATTA KALABİLMESİ İÇİN NAKİL ÖNEMLİ”

Organ bağışında Türkiye’nin konumu ile ilgili bilgiler veren Organ Nakli Uzmanı Prof. Dr. Alper Demirbaş, şunları söyledi: “Türk Nefroloji Derneği 2020 raporu yayımlandı. Bu raporla organ naklinin böbrek hastaları için hayati bir öneme sahip olduğunu tekrar görmüş olduk. Rapora göre Türkiye’de 60 bin böbrek hastası var ve bu hastaların 20 bini Sağlık Bakanlığı’nın listesine kayıtlı. 2020 yılında hayatını kaybedenlerin sayısı ise sadece 303. Bu veriler, listedeki hastaların 10 yıl sonra hayatta kalabilmesi için organ naklinin önemini vurgulamak konusunda yeterli bence.”

“ORGAN NAKLİ OLAN KİŞİLER NORMAL HAYATLARINA DEVAM EDEBİLİYOR”

Organ nakli olan kişilerin ilerleyen dönemdeki sağlık durumları hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Demirbaş, bu kişilerin hâlâ hasta olarak değerlendirilebileceğini ama aynı zamanda sağlıklı bireyler olarak da hayatlarına devam edebileceklerini belirtti. “Organ naklini, hastaların kendi yaşıtları ile aynı derecede sağlıklı bir yaşam sürdürebilmeleri için yapıyoruz.” bilgisini veren Prof. Dr. Demirbaş, hastaların nakilden sonra mesleklerine devam edebildiklerini ve hatta isterlerse çocuk sahibi olabildiklerini de vurguladı.

“COVID-19 SALGININDA DA ORGAN NAKLİNE DEVAM ETTİK”

Tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını sürecinde organ nakli operasyonlarını aksatmama kararı aldıklarının altını çizen Prof. Dr. Demirbaş, “Bu radikal bir karardı ancak, organ naklinin öncelikli olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bir hasta, haftada 3 kere diyaliz alabilmek için her seferinde yaklaşık 40-50 kişi ile temas etmek zorunda. Hatta aileleri de hesaba katarsak temaslı sayısı daha da artıyor. Nakil yapılan hastalar ise sadece aileleri ile temas ederek izole bir yaşam sürebilir. Ekim ayında yapılan 38. Nefroloji Kongresi’nde geriye doğru yapılan veriler incelenerek yapılan sunumlar da bunu kanıtlamış oldu.” bilgisini verdi.

“DİYALİZ YA DA BÖBREK NAKLİNE KARAR VERİLDİĞİ AN TEDAVİYE BAŞLANMALI”

Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Asuman Yavuz ise böbrek yetmezliği konusunda önemli uyarılarda bulundu. “Böbrek yetmezliği geliştiği zaman üre gibi zehirli maddeler vücutta artmaya başlar ve bu maddeler vücudun temel yapılarına zarar verir.” şeklinde konuşan Prof. Dr. Yavuz, uzman hekimin diyaliz ya da böbrek nakli gerektiğine karar verdiği an tedaviye başlanmasının önemini vurguladı.

KİMLER CANLI VERİCİ OLABİLİR?

Canlı vericilerde aranan özelliklerle ilgili de bilgiler veren Prof. Dr. Yavuz, “Böbrek nakli için, kan grubu uyumlu 4. dereceye kadar olan akrabalar canlı verici olabilir. Aynı zamanda bu kişilerin 18 yaşını geçmiş olmaları da gerekiyor.” şeklinde konuştu ve nakledilen böbreğin alıcıya uyum sağlaması konusunda en önemli etkenin, ameliyat başarısı olduğunu da sözlerine ekledi.

NAKİL SONRASI NELERE DİKKAT EDİLMESİ GEREKİYOR?

Hastaların nakil sonrasında hekimlerinin önerilerine uymaları ve kontrollerini aksatmamaları gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Yavuz, şu noktaları vurguladı:

“Böbrek koruyucu ilaçların mutlaka gününde ve aksatmadan alınması gerekir. Ayrıca sağlıklı kiloyu korumak ve mümkün olduğunca hareket etmek hem donör hem de hasta için çok önemlidir. Yine hem hastalar, hem de donör açısından ağrı kesici ilaç ve antibiyotik kullanımına dikkat etmek, kullanılması gerektiğinde ise nefroloji uzmanına danışmak gereklidir.”