MEMLEKETİN BAŞINA GELEN BELALAR, TEK KİŞİLİK YÖNETİMİN SONUCU

İBB Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, Güngören’in ardından günün ikinci halk buluşmasını Bayrampaşa’da gerçekleştirdi. İktidar kanadının, yalan ve iftira üzerine kurulu seçim propagandasının vatandaş üzerindeki yansımalarına sahada tanık olduklarını belirten İmamoğlu, “Kurban olayım, bu milletin içine niye nifak sokuyorsunuz? Bu milleti birbirine niye düşürüyorsunuz? Oy için değer mi? Siyaset için değer mi?” Allah aşkına; bu oy dediğiniz, parti dediğiniz, makam dediğiniz şey, milletin takdiriyle olur, ama milleti aldatarak olmaz. Bugünü kazansan bile, yarınları kaybedersin. Bir Allah'ın kulunun kalbini kırmak, bir insana iftira atmak, bir yalanı gerçekmiş gibi insanlara anlatmak nasıl yapılır, benim aklım, terbiyem, ahlakım almıyor” dedi. Bayrampaşa’da pazarda yaşadığı bir diyalogu örnek olarak gösteren İmamoğlu, “Biz bu seçimde, sadece bir Cumhurbaşkanı seçmiyoruz. Bu seçim; başımıza bela olan, bizi birbirimize düşüren, ekonomimizi yerle bir eden, adaletimizi perişan eden, yargı sistemimizi yok eden, liyakati ortadan kaldıran, herkesi umutsuz hale düşüren, gençlerin geleceğe dair ümitlerini yerle bir eden bir düzeni, bir sistemi çöpe atma seçimi. Bu memleketin başına gelen belalar, her konuyu bir kişinin bildiği, o tek kişilik yönetimin sonucudur. O bakımdan o tek kişilik yönetimi de bu yönetimi başımıza getirenleri de tıpış tıpış evlerine yollayacağız. Evet, o çiçekten günler çok yakın. Ne yapacağız? İnşallah 28 Mayıs'tan hemen sonra seçim bitecek ve biz, Kemal Kılıçdaroğlu'nu Atatürk'ün evine, Çankaya’ya yollayacağız” diye konuştu.

İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı ve Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı Yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, Zeytinburnu ve Güngören’in ardından, Bayrampaşa’da da bir dizi etkinlik gerçekleştirdi. Altıntepsi kapalı pazarda vatandaşlar ve esnafla bir araya gelen İmamoğlu, yurttaşlarla ekonomik kriz ve seçim gündemli sohbetler yaptı. Daha sonra İsmet Paşa Mahallesi’ne geçen İmamoğlu, Akpınar Parkı’nda, vatandaşların yoğun ilgisi altında çay molası verdi. İmamoğlu, Güngören’in ardından günün ikinci halk buluşmasını, Kartaltepe Mahallesi’ndeki eski lunapark alanında gerçekleştirdi. Meydanı ve evlerinin balkonlarını, pencerelerini dolduran Bayrampaşalılar, İmamoğlu’na sevgi gösterilerinde bulundu. İmamoğlu, seçim otobüsünün dört bir yanını dolduran coşkulu kalabalığa yaptığı konuşmada, özetle şunları söyledi:

“BU MİLLETİ NİYE BİRBİRİNE DÜŞÜRÜYORSUNUZ?”

“Toplumun her katmanı burada. Giyimi, kuşamı, yaşam biçimi, hiç fark etmiyor. Hepimiz, bizim için candır. Hepimiz kurban oluruz bu memleketin her evladına, her insanına, kadınına, erkeğine. Her yöresine, her etnik kimliğine hizmet etmenin yolunu arıyoruz. Ve bu yolu, 28 Mayıs'ta hep birlikte başlatacağız. Bayrampaşa, çok karma ilçelerimizden bir tanesi. Burada Türkiye'nin bütün fotoğrafını, bütün manzarasını çekebilirsiniz. Komşusunuz, omuz omuzasınız. Acı günlerimizi, iyi günlerimizi hep birlikte yaşıyoruz. Yakın bir komşumuz, buradaki binalardan birinde yaşayan, çok sevilen, sayılan bir büyüğümüz Muzaffer Anlak Beyefendi rahmetli olmuştur. Rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun. Allah rahmet eylesin. Bütün ailenize sabır diliyorum. Bugün burada bir miting yapıyoruz. Ama onun ruhuna Fatiha okuyoruz, onun ruhuna dua ediyoruz. Şimdi acıları paylaşıyoruz, iyilikleri paylaşıyoruz, güzellikleri paylaşıyoruz. Kurban olayım, bu milletin içine niye nifak sokuyorsunuz? Bu milleti birbirine niye düşürüyorsunuz? Oy için değer mi? Siyaset için değer mi?”

“ALDATMANIN, ALDANIŞIN BUGÜN BAYRAMPAŞA'DA BİR OLAYINI YAŞADIK PAZAR YERİ ZİYARETİMİZDE”

“Allah aşkına; bu oy dediğiniz, parti dediğiniz, makam dediğiniz şey, milletin takdiriyle olur, ama milleti aldatarak olmaz. Bugünü kazansan bile, yarınları kaybedersin. Bir Allah'ın kulunun kalbini kırmak, bir insana iftira atmak, bir yalanı gerçekmiş gibi insanlara anlatmak nasıl yapılır, benim aklım, terbiyem, ahlakım almıyor. Bakın; birini protesto edebilirsiniz. Birine kızabilirsiniz. Sevmeyebilirsiniz. Hizmetlerini kabul etmeyebilirsiniz. Ama Allah aşkına, -ya sen kimsin- birine ‘terörist’ diyeceksin, birine ‘PKK'lı’ diyeceksin. Birine ‘vatan haini’ diyeceksin. Aldatmanın, aldanışın bugün Bayrampaşa'da bir olayını yaşadık pazar yeri ziyaretimizde. Ben ne diyorum? Kimseye, ‘Oyunuzu istiyorum’ demiyorum. Hayırlı işler diliyorum. Bereketli pazarlar diliyorum. ‘Gününüz bereketli olsun’ diyorum. Kimseyi de orada, ‘Bana oyunu ver, biz oyunuzu istiyoruz’ vallahi de demiyorum, billahi de demiyorum. Gezintim hep böyledir pazar yerlerinde. Meydanlarda isterim. Televizyonlarda isterim. O ayrı. Ya da birebir siyasi toplantılarda bunu isterim. Ama pazar yerinde Belediye Başkanı kimliğimle gezdiğim için, insanlara nezaketli davranırım. Şimdi öyle girmişim, hayırlı işler demişim. Daha birinci tezgah. Esnaf… Esnaf değil, öyle esnaf olmaz. Bana direkt, ‘Sen PKK'lısın. PKK'lıyı istemiyorum’ dedi. Sabırla uyardım. Israrla ‘PKK'lısın, PKK'yla yan yanasın…’ Böyle ısrarla... ‘O zaman sen PKK'lısın demek ki’ dedim.”

“BUNU BENİM YÜZÜME SÖYLEYEN ALDANMIŞ ZAVALLIYI ALDATANLAR, ESAS GÜNAHKAR”

“Ben, bir terör örgütünün ismini burada böyle anmaktan utanıyorum. Bunu benim yüzüme söyleyen kişi, o aldanmış zavallı… Onu aldatanlar, esas günahkar. Ben toplumdan birisine ne dava böyle açarım, ne ederim; çözüm ararım. Ama onu dava edeceğim. Sonuna kadar da hakkımı arayacağım. Efendim yazıyorlar, ben ona, ‘Ahlaksız, terbiyesiz’ demişim. Daha ne diyeyim? Tabii ki ahlaksız, terbiyesiz. Niye? Arkadaşlar, burada hiç kimsenin milli duygularına laf etmek, benim haddim olabilir mi? Olabilir mi? Buna bir Allah'ın kulu boyun eğebilir mi? Biz ne için yaşıyoruz? Biz ailemiz için, yuvamız için, vatanımız için, milletimiz için, bayrağımız için yaşamıyor muyuz? Sen kim oluyorsun da bana terör örgütü üyesi, terörist muamelesi yapacaksın? Ama o zavallıyı dava edeceğim. Ama benim esas hesabım kiminle biliyor musunuz? Ona onu dedirtenlerle. Hesabım onlarla. Ben onlarca yalana, iftiraya, kul hakkı yemeye dair onlarca ayeti, Kur'an-ı Kerim'den çıkartır, burada okurum size. Ama bura yeri değil. Yahu Allah aşkına, Müslüman evladı, bir Müslüman, bizim dinimize mensup… Ama söyleyeyim, dini pazarlayanlar değil, inançlı insanlardan bahsediyorum- inancıyla, kalbiyle, yüreğiyle Allah arasında olanlardan bahsediyorum. O güzel inancımızın, Allah aşkına bu kadar büyük günah dediği şeyi bu millete yaşatanlara yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun. Ve onları Allah ıslah etsin. Onları Allah'a havale ediyorum. Allah onların gazabından bu milleti korusun. Evlatlarımızı korusun.”

“ALLAH, BUNLARIN AHLAKSIZLIĞINDAN BU MİLLETİ KORUSUN”

“Aradaki farkı söyleyeyim. Milletvekilliği çalışmasını yapan bir bakan, şu anda bir ilçemizde… Bugün kendisini protesto eden, ‘Hak, hukuk, adalet’ diyen, ona karşı olan kişilere, ‘Siz PKK'yla yan yanasınız, omuz omuzasınız’ diye bir bakan, mikrofondan kendisi anons ediyor. Ondan sonra da ‘ohhh ohhh’ yapıyor. Ya bunlar şarlatan. Bunlar vallahi şarlatan. Bunlar kötü insan.  Allah, bunların ahlaksızlığından bu milleti korusun. Bunların davranış bozukluklarından bu milleti korusun. Gerçekten korusun. Bunlara evlatlarınızı, çocuklarınızı sakın muhatap etmeyin. Bunları dinlemesinler. Bunlar insanları kötü yola sokarlar. Bunlar insanlarımızı birbirine düşürürler. Bunlar ne istiyor biliyor musunuz? Şu evde oturan, o evdekiyle konuşmasın. O başka partiyse, o başka partiyse, birbirine selam vermesin. Bu apartman, o apartmana bakmasın. En çok neye üzülüyorum biliyor musunuz? Pazara giriyoruz. Selam veriyoruz herkese. Bir kısım insanların başı öne eğik. Sanki bir düşman gelmiş. Niye böyle biliyor musunuz? O işte onları dinleye dinleye, kalplerini buz kaplıyor.”

“BU SEÇİM, GENÇLERİN GELECEĞİNİN SEÇİMİ”

“Sevgili gençler, birbirinizi sevin. Birbirinize saygı duyun. Fikirlerinizi dinlemekten sakın kaçmayın. Birbirinizi anlamaya çalışın. Sizin ön yargınız yok. Pırlanta gibi kalbiniz var ve çok zekisiniz. Sevgili gençler, güzel kızlar, güzel yakışıklı delikanlılar, bu milletin geleceği sizlersiniz. Bunlara aldanmayın. Bu seçim sizin seçiminiz. Bu seçim, gençlerin geleceğinin seçimi. Bunlar, milleti birbirine düşürmek istiyorlar. Siz, inadına birbirinize sarılın. Birbirinizle kucaklaşın. Birbirinizi anlayın. Bakın bu memlekette her etnik kökenden insan var. Her inançtan insan var. Benim kalbim bana diyor ki, ‘Bak Ekrem, bir kişiyi bile ayırt edersen, bir kişiyi bile geride bırakırsan, sen başarısız olursun. Herkese ışık tut.’ Ben, bana oy vermeyene daha itinalı davranırım kalbini kazanmak için. Sevgili kardeşim, kesinlikle vergilerin Saray’a değil, SMA hastalarına, evlatlarımıza harcanması konusuna katılıyorum. Bu sadece SMA hastaları değil, başka hastalıklar da var ve çok pahalı. Bu insanlarımızın çaresizliği beni üzüyor. Bu konu hem Cumhurbaşkanı adayımızın hem de bizim konumuz. Bunu mutlaka çözüme kavuşturacağız. Seni güzel kalbinden dolayı tebrik ediyorum.”

BAYRAMPAŞA OTOGARI ÜZERİNDEN “TEMİZLİK” ÖRNEĞİ

“Bayrampaşa'da birçok hizmetimizi anlatabilirim. Bakın bu meydanı ve cami inşaatını hızlıca bitireceğiz. Birçok inşaatımızı anlatabiliriz. Mesela Bayrampaşa Otogarı’nı çok güzel dönüştürdük. Orası artık insanlarımızın kütüphanesine, sahnesine gittiği bir yer haline geldi. Temizledik o pisliği. Bu ne biliyor musunuz? Yılların birikmiş pisliğini temizlendiği zaman ne hale geldiğinin göstergesi. Onun için temizleyeceğiz. Sahip çıkacağımız çok şey var. Sadece İstanbul'da değil, memleketin her köşesinde temizleyeceğimiz, sahip çıkacağımız çok özel önemli işlerimiz var. Biz bu seçimde, sadece bir Cumhurbaşkanı seçmiyoruz. Bu seçim; başımıza bela olan, bizi birbirimize düşüren, ekonomimizi yerle bir eden, adaletimizi perişan eden, yargı sistemimizi yok eden, liyakati ortadan kaldıran, herkesi umutsuz hale düşüren, gençlerin geleceğe dair ümitlerini yerle bir eden bir düzeni, bir sistemi çöpe atma seçimi. Çöpe atacağız onu. Ve hep beraber bu memleketi, bu canım devletimizi tekrar kurallar ve kurumlar devleti haline getireceğiz.”

“BU YÖNETİMİ BAŞIMIZA GETİRENLERİ TIPIŞ TIPIŞ EVLERİNE YOLLAYACAĞIZ”

“Bu memleketin başına gelen belalar, her konuyu bir kişinin bildiği, o tek kişilik yönetimin sonucudur. O bakımdan o tek kişilik yönetimi de bu yönetimi başımıza getirenleri de tıpış tıpış evlerine yollayacağız. Evet, o çiçekten günler çok yakın. Ne yapacağız? İnşallah 28 Mayıs'tan hemen sonra seçim bitecek ve biz, Kemal Kılıçdaroğlu'nu Atatürk'ün evine, Çankaya’ya yollayacağız. Onun için bu sistem çöpe gidecek. Yüzü millete dönük, milletin evlatlarını önemseyen, onun sözlerini, onun duygularını, onun birikimlerini alan, güçlendirilmiş bir sistemle, Türkiye'yi demokratik bir düzlüğe taşıyacağız. Bu seçim, onun seçimi. Bu seçim, aslında bir iyileşme seçimi. Bir değişim seçimi. Bu seçim; dürüstlüğün kazandığı, iyiliğin kazandığı, mertliğin kazandığı bir seçim olsun. Bu seçim; yalanın, kumpasın, şantajın ve iftiranın kaybettiği bir seçim olsun. Bunu sağlayalım. Memleketimizin geleceği için bu çok önemli. Biz milletiz, millet. Biz, Cumhuriyet’in evlatlarıyız. Özgürlüğüne düşkün, her bireyin güçlü olduğu, 86 milyon insanının güçlü olduğu bir memleketiz biz. Bunu unutmuyoruz. Kararlıyız. Çalışıyoruz. Oylarımıza sahip çıkıyoruz. Sosyal demokrasinin, birbirine saygının kazandığı bir seçim olsun istiyoruz. Başkalaştıran, düşmanlaştıran bir seçimin kaybettiği bir seçim olsun. Hep birlikte bunu başarabiliriz. Size çok inanıyorum. Her şey çok güzel olacak.”