ZKS’DE GERÇEKLEŞEN, SAMED KARAGÖZ’ÜN SUNDUĞU 100 YÜZE İMZA VE SÖYLEŞİ PROGRAMINA PROF. DR. MUSTAFA KARA KONUK OLDU
Prof. Dr. Mustafa Kara, bütün dinlerin mezhep ve tarikatları vardır diyerek sözlerine başladı. "Hz. Adem'le başlayan bir yürüyüş vardır. Bütün dinlerin mezhep ve tarikatlarının olması; bizi insan yorum yapan bir varlıktır, sonucuna götürür. Dinin ana metni vardır ve insan yorum yapan varlık olduğu için bu metni yorumlar. Yorum; mezhep, tarikat demektir. Tarikat bir insanlık gerçeğidir, insan zihninin yorum yapma kapasitesiyle ilgilidir. Aynı metinden yorumlar yapmak, aynı metinden farklı anlamlar çıkarmak, aynı metinden farklı içtihatlara ulaşmak bizi mezhep ve tarikatların çeşitliliğine götürür. Son 15 asırda İslam dünyasının akislerinde farklı mezhepler vardır. Mezhepler insan düşüncesinin, düşünce hürriyetlerinin yavrularıdır. Mezhep ve tarikatlar farklı fikirlere hürmetin neticesidir; bu çeşitliliktir. Mezhep savaşları ise insan yobazlığıyla ilgili bir durumdur. Tabii ki tasvip edilmesi söz konusu değildir çünkü mezheplerin doğuş sebebi farklı düşüncelere hürmettir, onlara yaşama alanı vermektir."
Kara, Bektaşîlik hakkında şu ifadeleri kaydetti. "Tasavvufi hayatta zaman içinde farklı yorumlar olmuştur. Tasavvufi yorumlar karşımıza tarikatlar olarak çıktı. Bu yorumlardan biri de Bektaşîlik'tir. Selçuklu yüzyıllarıyla birlikte tarikatlar tarih sahnesinde görünür olur. Bazılarının sürekliliği olurken bazıları da zaman içinde söner. Bektaşîlik, tohumları Anadolu'da atılan tarikatlardan biri. Her tarikatın kendine has tarihi coğrafyası vardır. Her tarikat her yerde yaygın değildir. Osmanlı'da yaygın tarikatlardan biri olan Bektaşîlik, 12. yüzyıldan itibaren Anadolu'da görülür. Hacı Bektaşi Veli'nin hayatıyla ilgili ilk bilgilerde problem var. Kendisi 1200'lü yıllarda yaşar. Hakkında yazılı veri içeren eserler 1300'lü yıllarda görülür. Ondan ilk olarak Menâḳıbü'l-ʿârifîn adlı eserinde Ahmed Eflâkî'nin bahseder. Sonrasında da Âşıkpaşazâde'nin Tevârîh-i Âl-i Osman'ında karşılaşırız."
Mustafa Kara, Bektaşîlik'teki üç kırılma noktasından bahsetti. "Tarihte iki tür olay vardır; biri huzur veren biri de sıkıntı verendir. Dervişler derler ki; bütün büyük sıkıntılar içinde bir güzellik vardır. Hacı Bayram Veli'nin yaşadığı dönemde tarihsel olarak büyük olaylar yaşanır; bir yanda Moğollar bir yanda Haçlılar var. Ama bu olaylar günümüzde bir Hacı Bayram Veli değiller, onun kadar etkileri yok. İşte her sıkıntının arkasındaki bir güzellik vardır sözünün örneği Hacı Bektaş Veli. Bu durum dervişlerin celal içre cemal var dedikleridir. Fakat tarikatlar için her dönem güllük gülistanlık değildir. Bektaşîlik'te üç kırılma noktası vardır: Yavuz Sultan Selim sonrası, 1826 yılı ve Cumhuriyet dönemi. Osmanlı'da özellikle 17. ve 18. yüzyıllarda Bektaşilik ile ordu birbirine kenetlenmiş gibidir. Bu kenetlenme zaman içinde problem de üretir. 1826'da ordunun gücü Bektaşîlerin önüne geçer ve Osmanlı ilk defa bir tarikatı yasaklar. 1925 yılındaki kırılma için 1919'dan itibaren dönem okuması yapmaya başlamak lazım. 1919'da İstiklal Harbi öncesi Mustafa Kemal Anadolu'nun muhtelif yerlerindeki şeyhlere mektup yazar. Mektupların özeti şu: siz olmadan olmaz. 1920'de meclis açılır ve 1924'te Diyanet İşleri Başkanlığı kurulur. Başkanlık, tüm tekke, zaviye vs. memurluğuna tayin edilir ve bu 1925'e kadar devam eder. Sonrasında ise tekke ve türbeler 1925-1950 arası kapalı kalır. 1826'da esas darbeyi gören tekkeler, 1926'da daha farklı bir darbe daha alarak tamamen kapanır. Cumhuriyet döneminde kapanan tarikatlardan biri de Bektaşîlik'tir"
Program hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayınız...