ADA EĞİTMENİ SELMİN BALIBAŞ AFETLERE KARŞI UYARDI
ADA EĞİTMENİ SELMİN BALIBAŞ AFETLERE KARŞI UYARDI
Afet Dayanışma Ağı Koordinatörü ve Eğitmeni İlknur Selmin Balıbaş, bir afet ülkesinde yaşadığımızın altını çizerek, önemli olanın afet değil sonrası olduğunu belirtti. İktidara aday olan tüm siyasi partilerin bir afet politikası olması gerektiğini söyleyen Balıbaş, hükümetin de afet politikalarını baştan sona düzenlemesi gerektiğini, Türkiye’deki afet çalışmalarının başında AFAD’ın olduğunu, arama kurtarma çalışmalarının AFAD’dan alınıp itfaiye teşkilatına verilmesi gerektiğinin altını çizdi. Herhangi bir afet durumunda ilk 72 saatin önemine dikkat çeken Balıbaş, vatandaşlara uyarılarda bulundu, afet gönüllüsü olma çağrısı yaptı.
2010 yılında Yeşilköy'de Mahalle Afet Gönüllüleri ile başladığı serüvenini 2018’den itibaren Toplumsal Afet Platformu eğitmeni olarak sürdüren İlknur Selmin Balıbaş, şimdilerdeyse Afet Dayanışma Ağı Koordinatörü ve Eğitmeni olarak devam ettirdiği çalışmalarını değerlendirdi.
İlknur Selmin Balıbaş, her bireyin temel afet bilinci eğitimi alması gerektiğini, ilköğretimden başlayarak zorunlu ders olması gerektiğini ve aslında afet eğitiminde öğretilen birçok bilginin günlük hayatımızda bize gerekli olacak bilgiler olduğunu ifade ederek, vatandaşlara çağrıda bulundu.
2010 yılında Yeşilköy’de Mahalle Afet Gönüllüleri’yle başlayıp bir yıl sonra mahalle koordinatörlüğüne seçilen ve hali hazırda üyeliği bitene kadar da devam devam eden Balıbaş, o dönemlerde MAG Vakfı olduğunu, proje tamamlanınca vakfın fesih kararı aldığını ve MAG projesinin hali hazırda çeşitli bölgelerde kurulan dernekler üzerinden yürütüldüğünü, proje başladıktan sonra kurulan mahallelerin büyük bir yüzdesinin sönümlendiğini , aktif kalan az bir mahalle olduğunu belirtti.
MAG çalışmasından ayrıldıktan bir yıl sonra Toplumsal Afet Derneği’nde eğitmen olarak gönüllülük çalışmalarına yeniden başladığını ifade eden Balıbaş, hemen ardından gelen pandemi süreciyle birlikte online eğitim sürecine başladıklarını söyledi.
ARAMA KURTARMACILARDAN ÖNCE AFET GÖNÜLLÜLERİNE İHTİYAÇ VAR
Selmin Balıbaş, pandemi sürecinde toplumda yaygınlaşan dayanışma ağlarını çıkış noktası alarak ve en üretken birlikteliğin dayanışmayla olduğu bilinci ile “afet alanında dayanışma neden olmasın” diyerek Afet Dayanışma Ağı fikrini oluşturduğunu ve sosyal medya hesaplarından “Afet Gönüllülüğü” duyurusu yaptığını, Bakırköy den yaptığı duyuruya Hatay, Samsun, Trabzon ,İzmir, Tekirdağ, Ankara gibi Türkiye’nin dört bir yanından dönüşler aldığını ifade etti. Ülkemizin farklı noktalarında yerel örgütlenmeyi hedeflediklerini belirterek anlatımlarına devam eden Selmin Balıbaş, “Çağrının boyutu Bakırköy sınırlarını aşınca işin rengi de değişti. Yerellerde örgütlenerek, eğitimli organize ekipler oluşturma çalışmanın ana fikrini oluşturmaktadır. Çünkü afet durumunda arama kurtarmacılardan önce afet gönüllülerine ihtiyaç var. Dediğim gibi Bakırköy öncelikli başlattığımız çalışma Türkiye’nin farklı noktalarından katılımcılarla devam ediyor. Bakırköy’de en azından bir ekip çıkarabilme hedefimiz ise halen devam ediyor, bu konuda ısrarcı ve sabırlıyız.Aslında katılım var ama yeterli değil. Her zamanki gibi ilgisizlik yüksek boyutta.İnsanlar ülke gündemini takip etmekten Afet gibi bir konuya öncelik veremiyorlar maalesef. Afet gönüllülüğü çalışmalarının tercih edilmemesinin diğer bir nedeni de aslında korkularımızla yüzleşememe, korkularımızı bastırma duygusu. En ufak bir sarsıntıda algımız yükseliyor, eğitimlere, seminerlere yoğun ilgi gösteriyoruz ama 15 gün sonra unutuyoruz. “Bizim görevimiz aslında bunu unutturmamak, sürekli gündemde tutmak” diyen Balıbaş, düşüncelerini paylaştı.
BİZİM İŞİMİZ AFET ANINDAKİ İLK MÜDAHALECİYİ YETİŞTİRMEK;
“Afet durumunda arama kurtarmacılardan önce afet gönüllülerine ihtiyaç var. Arama-kurtarma ekiplerinin çalışmaları olası büyük bir afet durumunda ilk anda yapılacak çalışmalar değildir..İlk müdahaleleri çevredeki insanlar yapar. Profesyoneller daha sonra bölgeye gelir.
Afet deyince insanların aklına önce deprem geliyor ama hayır değil. Türkiye bir afetler bölgesi. Sel, toprak kayması, fırtına, yağmur, çamur, orman yangınları gibi afete sebebiyet veren olaylar her an karşımıza çıkabiliyor. Bizim işimiz bu olaylara karşı “ilk müdahalecileri” yetiştirmek. Devletin olmadığı 72 saatlik dilimde insanların bilinçli müdahale edebilmesini sağlamak.
Örneğin hepimizin bildiği Marmara Depremi’nde ilk müdahale edenler mahalleliydi. O dönemde ilk müdahalelerden sonra kurtarıldı sanılan bir çok kişi hayatını kaybetti ya da yanlış müdahaleden dolayı kalıcı sakatlıklara maruz kaldı. Bizler yanlış müdahaleden dolayı insanlar zarar görmesin, doğru müdahalelerle yaşasınlar istiyoruz. Bu çalışmalar afet öncesinden başlıyor aslında ve yaşadığın alandan, çalıştığın yere kadar her alanda riskleri azaltma çalışması. Afet anında doğru davranış şekli, ve sonrasında da doğru ilk müdahaleyi yapabilme becerisi kazandırmak.... Bizim çalışmamızın özü özetle bu ”
Halkın bilgiye çok açık olmadığını, doğru bilgiye sahip olduğunu zanneden bir çok bireyin de aslında bilgilerinin yanlış olduğunu, verdikleri eğitim ya da seminerlerde gördüklerini belirten Balıbaş, anlatımlarına devam etti.
“Bireyler olası bir sarsıntıda ilk refleks olarak bulunduğu ortamdan kaçıyor. Merdivenden, balkondan ya da pencereden atlayanları gördük. İnsan bilmediği şeyden korkar ve bilmedikleri şeyler ne yazık ki hayatlarına mal oluyor. Oysa doğru davranış;Bir sarsıntı anında güvenli bir yerde deprem pozisyonunu almak ve sarsıntı bitinceye kadar o pozisyonda kalmak . Sonrasında insanların sokağa çıkıp sağa sola koşturduğu anda onlara yol gösterecek, el uzatacak, yardım edecek bilgili ,eğitimli , beceriyle donatılmış insanlara ihtiyaç var, işte o kişiler afet gönüllüleri..
BEKLENEN İSTANBUL DEPREMİ’NDE ‘NEREDE BU DEVLET’ DEME LÜKSÜ BİLE YOK
Çünkü o anda devlet yok. Acil servisler, ambulanslar, itfaiye, arama kurtarma yok. Bu servislerde görevli personel de bir anlamda afetzede... hayatta olsalar bile önceliği sen olmayacaksın. Çünkü herkesin önceliği kendi ailesi. Kurumsal bazda baktığımızda da acil müdahalecilerin önceliği senin mahallen ya da senin binan değil, hastaneler, çocuk yuvaları ,yaşlılar yurdu, gibi insanların daha kitlesel olduğu alanlar olacak, belki de bir fabrika olacak. Dolayısı ile senin ‘Devlet nerede’ deme lüksün bile yok. İşte o anda kendi başının çaresine bakmak zorundasın ...ama doğru bir şekilde!. Oradaki insanların o anda belki de tek şansı siz olabilirsiniz..
AFET GÖNÜLLÜĞÜ EĞİTİMLERİNDE ÖĞRETİLENLER, GÜNLÜK YAŞANTIMIZDA DA LAZIM OLAN BİLGİLER;
Her yangın küçük bir yanmayla başlar, büyük yangınlar haline dönüşmemesi için doğru müdahale etmek, hangi yangının neyle söndürüleceği konusunda teknik bilgiye sahip olmak önemli. Örneğin bir elektrik yahut yağ yangınına suyla müdahale edilemeyeceğini bilmek gerekiyor. Afet gönüllülüğü eğitimlerinde kişi işte bu bilgileri öğreniyor. Verilen bilgilerin hepsi aslında günlük yaşantımızda da lazım olan bilgiler. İlk yardım bilgisi her an her saniye lazım olabilir. Yanındaki bir insan kalp krizi geçirebilir, tıkanabilir, boğazına bir şey kaçabilir, boğulabilir. Örneğin boğulurken çırpınan bir insanın yanına gittiğinde sende gidersin, önce kendini sonra karşındakini güvenli hale getirmelisin. Temel amaç şu ki; önce kendini kurtaracak, sonra sevdiklerine, mahallene koşabileceksin. Bir afet durumunda ilk olarak on binlerce afet gönüllüsüne ihtiyaç var, arama kurtarma ekipleri sonraki aşama. Afet bilinci gelişmiş insanlar gerekli eğitimi alıyor ve bölgelerinde organize ekip haline geliyorlar. Bu ekipler ne kadar çok olursa hem sevdiklerimizin hem de bizi yönetenlerin işi kolaylaşır ve afetin sonuçlarını da bu kadar acı yaşamayız..
İSTANBUL’UN YAPI STOKU ORTADA
“Yakın tarihte Zeytinburnu ve Kartal’da çöken binalar olduğunu ve AFAD, İtfaiye, belediye gibi devletin tüm kurumlarının ve STK’ların da olay mahalinde bulunduğunu söyleyerek örnek veren Selmin Balıbaş, lokal bir bina için dahi çalışmaların 3-4 gün sürdüğüne dikkat çekerek, “İstanbul gibi metropol bir kentte beklenen 7 üstü depremde, yapı stoğuna bakınca bir çoğu zarar görecek, 180 binlere yakın bina enkaz haline gelecek ve her binada en az 20 -30 kişinin çalıştığını düşünsek basit bir hesapla milyonlarca kurtarma personeline ihtiyaç olacak... Dünyaya çağrı yapsak, 4-4,5 milyon Arama Kurtarma ekibi personelinin gelmesi gerek...Bunun gerçekle bağdaşmadığını, uygulanabilirlikle uzaktan yakından ilgisi olmadığını görürüz... Bu da demektir ki, kendi başının çaresine bakacaksın. Mahallende yol tıkandıysa kendi imkanlarınla açacaksın.Açacaksın k; gelecek yardımlar, ekipler , insanlar sana ulaşabilsin. O insanları kaos durumundan çıkarabilmek tam da afet gönüllülerinin işi” diyerek devam etti.
EN ACİL İHTİYAÇ BARINMA
“Afet bölgesindeki insanların en acil ihtiyacı barınma olacak. Yemek, su, tuvalet ve enerji ihtiyacı olacak. Risk azaltma çalışmaları sırasında bunların ön hazırlıklarınının yapılmış olması gerekiyor. Yaşadığımız mahallede kaç jeneratör bulma imkanı var, bunlar nerelerdedir, bilmemiz lazım. Yerel kaynakları tespit etmek lazım. Nalburlar, bölgemizdeki meslek liseleri, en büyük alet ve edevatın olduğu depolardır.. Yerel afet gönüllüsünün görevi budur ve eğitimler sonucu oluşan ekiplerde belirlenen ’Risk hasar tespit sorumlusu’ durumu öncesinde organize eder ve olası bir durumda da hayata geçirir. İnsanları organize edebilmek için bu bilgileri ancak eğitimle alırsın ve afet gönüllülüğü işte bu mantıkta işler.”
AFETTE BİLE ARAYA SINIFSAL FARK GİRİYOR
Türkiye’deki afet çalışmalarının yeterli olmadığını ve bu çalışmaların siyaset üstü olması gerektiğinin altını çizen Afet Dayanışma Ağı Koordinatörü İlknur Selmin BalIbaş, “Afet çalışmaları politik didişmelerin dışında olmalı. Tam da bu noktada afet ortak kaderimiz ama aslına bakınca afette bile araya sınıfsal fark giriyor. Zengin afetten o kadar çok etkilenmiyor, çünkü sağlam yapılarda yaşıyor. Afet yine yoksul kesimi vuruyor. Yoksul kesimin oturduğu yerler ve yaşam standardı belli” dedi.
AFAD SİYASALLAŞTI
Marmara Depremi’nden sonra Sivil Savunma Müdürlüğü’nün yerine Türkiye’deki afet çalışmalarının başına getirilen AFAD’ın şimdilerde siyasallaşan bir kurum haline geldiğini, aslında AFAD gibi kurumların bu siyasallaşmanın dışında kalmasının önemli olduğunu, bu gibi kurumlarda liyakat sisteminin işletilmesi gerektiğini söyleyen Balıbaş, AFAD’la ilgili düşüncelerini paylaştı.
HALK EVLERİ AFET ALANINA ALINMADI
“AFAD Malzeme, insan kaynağı ve ekipman anlamında her türlü kaynağa sahip. INSARAG dediğimiz Uluslararası platformda AFAD ağır aramadan orta aramaya kadar belgelendirilmiş lisans almış bir yapı ancak Türkiye geneline yaydığımızda belli başlı bölgelerde güçlü. Anadoluda dağılmış olan AFAD birliklerinde aynı kaliteyi ve yeterliliği bulmak zor. AFAD afet çalışmalarının koordinasyonunu yapan bir kurum. Afet durumunda , bütünleşik afet sistemi içindeki yapıları birbiri ile koordine ediyor. Bir afet bölgesine gidildiğinde oranın komutanı AFAD ve onların izin vermediği hiç kimse afet alanına giremiyor. Örneğin İzmir depremine TAP olarak gittik ve Rıza Bey Apartmanı’nda 3 gün çalıştım. Afet alanı içinde bir sürü stant vardı. Tamamı tarikatlar, cemaatler, vakıflar, dernekler ve geneline bakınca gericilerin kümelendiği bir alan şeklindeydi. Çalışma devir daim şeklinde yürütülüyordu. Onlara stant açma yetkisi verildiği halde, Halk Evleri’nin alana girmesine, çadır kurmasına ve stant açmasına izin verilmedi. Ben bunu o zamandan beri sorguluyorum...İnsani bir çalışmada bizden, sizden, ötekinden diye bir ayrım yapılabilir mi? Belli çalışma alanlarında belli gruplar hakimiyet kurmuş ve onların alanına giremiyorsun. İlerici kesimin bu çalışmalara ağırlık vermesi gerek...Afet çalışması hepimiz için gerekli ve bulunduğumuz yerellerde inisiyatifi ele alabilmeli, koordinasyonu sağlayabilmeli, krizi yönetebilme becerisine sahip olabilmeliyiz” dedi.
AFET GÖNÜLLÜSÜ ANGARYA İŞLERİ YAPACAK KİŞİ DEĞİLDİR
AFAD’ın son dönemlerde Kaymakamlık ve muhtarlarla birlikte yaptığı mahalle bazlı gönüllü çağrısı olduğunu ancak bunun da tamamen prosedür gereği ve gerçekliliği olmadığını savunan Balıbaş, ülkemizde gönüllülüğün çoğalması ve uzun soluklu olması isteniyorsa devlet tarafından bazı teşviklerin sağlanarak cazip hale getirilmesi gerektiğini savunarak, şu ifadeleri kullandı.
“Bu çalışmalar çok geç kalınmış çalışmalar.Marmara depreminin üzerinden 22 yıl geçmiş ve hala toplumun bilinçlendirilip ,eğitilmesi çalışmaları tamamlanamadı.Yine de bir yerden başlanmış olması önemli..Buradaki en büyük sıkıntı, gönüllü bulunamaması...Bahsedilen rakamlara ulaşmak çok zor.. “
Diğer yandan gönüllülüğün ülkemizde yanlış değerlendirildiğini belirten Balıbaş, “Afet gönüllülüğün sürdürülebilir olması gerekir. Diğer çalışmalardaki gibi anlık, spontane gelişmez. Bir bölgede uzun süre oturan ve oturmayı düşünenler olmalı ekip çalışmasında.Ekip çalışması da büyük bir disiplin ister. Afet gönüllülüğü çokça özveri isteyen bir gönüllülük. Tüm gönüllülük çalışmaları kutsaldır ama ülkemizde gönüllülüğe bakış ne yazık ki boş vakitlerde yapılacak bir faaliyet olarak görülüyor.Diğer yandan gönüllülük demek kölelik demek değildir. Gönüllü angarya işleri yapacak kişi değildir”
ARAMA KURTARMA AFAD’DAN ALINIP İTFAİYEYE VERİLMELİ
Arama Kurtarma çalışmalarının AFAD’dan alınıp İtfaiye Teşkilatına verilmesi gerekliliğine inandığını söyleyen Selmin Balıbaş, “Bu işin duayeni itfaiyedir. İtfaiye sadece yangına müdahale etmez. Kedi kurtarmak için bile ağaç tepelerinde geziyor. Arama kurtarma tek kurum olarak itfaiyeye bağlanmalı. AFAD sadece bu işin koordinasyonunu ve diğer faaliyetleri yürütmeli.. Bakanlıklar arası iletişimi, nerede öncelik gerektiğini, nereye kaynak gerektiğini tespit edip organize etmeli. AFAD sorumluluğunda müdahale, eğitim, risk ve kriz yönetmek, standartların oluşturulması , AR GE projeleri vs gibi pek çok iş var. Peki bunun için liyakat sahibi ekipler ne durumda? Olayların çetrefilli hale gelmesinin sebebi de liyakat sahibi uzmanların, bürokratların, personelin bu işin başında olmaması olabilir mi diye sormak gerekiyor.”
DOĞRU MÜDAHALE ÖĞRENİLMEDEN DAYANIŞMA OLMAZ
Manavgat yangınından da örnek vererek, ilerici kesim olarak hemen bölgedeki çalışmalara dahil olduklarını ancak yangın bölgesine şortla, terlikle gelen ve uyarıları dikkate almayan insanlarla karşılaştıklarını, bu durum insan kalabalığı yaratmaktan başka bir anlam taşımadığına dikkat çeken Balıbaş, çalışanların çalışmasını engellemenin en büyük kötülük olduğunu belirterek, “Gerçeklerimizle biraz yüzleşelim. Dayanışma ruhu ile gidiyorsun ama bilinçli git. Önce doğru müdahale yapmayı öğrenin ki alandaki ekiplerin işini de kolaylaştırın. Bizler orman yangını eğitimi aldık. Bir anda rüzgarın yönü değişebilir ve yangının ortasında kalınabilir, kesinlikle sivil gönüllülerin sıcak bölgeye girmek için ısrarcı olmamaları gerek” diyerek vatandaşları uyardı.
AFET BÖLGESİNE GÖNDERİLENLER İHTİYACA YÖNELİK OLMALI
Afet bölgesine gönderilen yardımların bile ihtiyaca yönelik olması gerektiğini vurgulayan Selmin Balıbaş, afet gönüllülüğü eğitimin afet öncesi hazırlık dahil olmak üzere, afet anı ve sonrasını da kapsadığını belirterek, ne denli önemli olduğunu belirtti. Afet bölgelerine dayanışma ruhu ile gönderilen yardımların dahi bir bilinçle olması gerektiğini belirterek anlatımlarına devam eden Balıbaş, “Son olarak yaşadığımız yangın alanlarına ilgisi lakası olmayan yardımlar gitti. Bu da bir bilinçsizlik ve koordinasyon eksikliği. Oradaki kriz masaları ile koordinasyon kuramadık. Sadece ne lazım diye sorulacak ve yardım etmek isteyenlere ihtiyaç listeleri verilecek hepsi bu. Belediyeler kriz masası kurmuştu ama o kadar yığma yardım geldi ki, çoğu telef oldu” dedi.
AFET BİLİNCİ EĞİTİMİ İLKOKULDAN BAŞLAMALI
Afet çalışmalarının STK’lar üzerinden yürütüldüğünü, halkın bilinçlendirilmesi noktasında öncü olduklarını söyleyen Balıbaş, “Bizler bu çalışmaları seminerler şeklinde ,temel afet bilinci eğitimi formatında yapıyoruz. Bu eğitimlerin daha anaokulundan verilmesi gerekiyor. Çünkü yetişmiş insanın belli alışkanlıklarını değiştirmesi çok zor. “Şunu yap” dendiğinde birdenbire adapte olunamıyor. Deprem Haftaları’nda okullarda eğitim veriyoruz ve çocuklara akşam evlerine gidince aileleri ile aldıkları eğitim hakkında toplantı yapmalarını, afet planı yapmalarını istiyoruz ve gerçekten çocuklardan aldığımız geri dönüş yetişkinlere verdiğimiz eğitimlerden çok daha başarılı oluyor. Seminerlerde yetişkinlere aile afet planınız var mı, yangın söndürücünüz, acil durum çantanız var mı diye soruyorum ama istediğimiz daha doğrusu olması gereken cevapları alamıyoruz. Örneğin acil durum çantası en hayati çanta. Bir çok kişiye fantazi gibi gelen ama kişiyi ilk 3 gün idare edebilecek bir kurtarıcı” ifadelerini kullandı.
TOPLANMA ALANLARI BARINILMAYACAK KADAR KÜÇÜK
Toplanma alanlarının e-devlet üzerinden veya belediyelerin sitelerinden öğrenimebilinmesine olmasına karşılık bunu bilmeyen insan sayısının da bir o kadar çok olduğuna dikkat çeken Selmin Balıbaş, “Toplanma alanlarının standart durumu da tartışılır düzeyde. Mahalle aralarındaki 50 metrekarelik yerler, parklar toplanma alanı olarak geçebiliyor. Böyle bir alanda kaç kişiyi barındırabilir.. Bakırköy Yeşilköy’den örnek verirsek parklar bu kadar nüfusu barındırmak için çok küçük. Ataköy Konakları’nın olduğu alanın zamanında çadır kurma alanı olduğunu biliyoruz. Zuhuratbaba Mahallesi’ndeki top sahası bir toplanma alanı ancak üzerinde oynanan oyunları görüyoruz. Bu alanların bir standartı olmalı. Elektrik, su ve tuvalet gibi alt yapıları olmak zorunda. Wifi alanları GSM operatörleri iş birliği ile yapılmalı. Bu da yerel belediyelerin işi” diyerek, “Tuvalet sorunu deprem sonrası büyük sorun olacak. Evet bütün evler yıkılmayacak ama kanalizasyon sorunu olacak. Bence İstanbul’un her tarafı çukurlarla dolacak. Doldur kapat başka yere aç. 20 milyon insanın olduğu İstanbul’da güvenli evlerde oturan kaç kişi var” ifadeleriyle devam etti.
AFET DURUMUNDA İSKİ’NİN TEMİZ SU BALONCUKLARI NEREDE?
Temiz suya ulaşım sahalarının nerede olduğu konusunda yeterli bilgisinin olmadığını belirten Balıbaş, acil durumlarda kullanmak üzere şehrin belli aralıklarına serpiştirilmiş büyük tonajlı baloncuk şeklinde temiz su depolarının olması gerektiğini belirterek, “Bunu İSKİ’ye sormuştum cevap alamamıştım. Var mıdır yok mudur bilmiyorum” dedi.
Tüm bunların dışında afet haberleşmesi konusunun da çok önemli olduğunu ve halkın bu konuda çok bilinçsiz olduğunu belirterek devam eden Balıbaş, 5.8 lik İstanbul depreminde iletişimin kesilmesinin sebebinin de bilinçsizlik olduğunu, herkesin bir anda telefonlara yüklendiğini, dakikalarca yaşadıklarını anlattığını, gereksiz meşguliyetler yüzünden de iletişim kesildiğini söyledi.
Halkın yapması gerekenin SMS atmak olduğunu ve belki 1, belki 2 saat sonra ama mutlaka mesajın yerine ulaşacağını söyleyerek, hatları meşgul etmek, bir başka kişinin hayat hakkının elinden alınması anlamını taşıdığını ifade etti.
İMAR BARIŞI’NDAN YARARLANAN YAPILAR, BİRER CANLI TABUTTUR
Yakın zamanda çıkan ‘İmar Barışı Yasası’ ile iktidarın vatandaşa, “sen ver parayı ben senin ayıbını affediyorum” dediğini, sonrasında oluşacak tehlikelere karşı da sorumluluk kabul etmediğini söylediğini söyleyerek devam eden Balıbaş, “İmar affından yararlanan tüm yapılar aslında birer canlı tabuttur. Burada vatandaş da çok masum sayılmaz. Vatandaş işinin görüldüğüne, iktidar da başından savarak gelir elde etmeye bakıyor. “Doğa mı güçlü insan mı” sorusunun cevabını son yaşanan sellerde acı bir biçimde aldık. Bu yaşananları iklim değişikliğine bağlamak yanlış olur kanımca. Bu seller boşa olmuyor. Sen suyun gideceği yerleri tıkarsan, suyun akış yoluna engeller koyarsan sel önüne kattığını götürür.Doğa kendisinden alınanı 50 kat olarak geri alıyor. Tabi seldeki davranış şekli de önemli ve ne yazık ki yine bilinçsizlik karşımıza çıkıyor. Sel suyuna karşı yürünmez, dibi görülmeyen suya basılmaz. Sel suyu debi ile akan bir sudur ve 15 santim suyu insan düşerse sürükler, 50 santim su araçları sürüklemeye yeter.. Örneğin sel suyunun değdiği malzemeler kullanılmaz. Bizler bunun için de eğitim veriyoruz. Tüm bu afet riskleriyle karşı karşıya olduğumuzu ve insanların eğitimlere katılarak bilinçlenmesi için defalarca çağrı yaptık ama bu eğitimler çok talep olmaması da düşündürücü... Halkın hesap sorması, sorgulaması ve talep etmesi için kendisine bilgi sağlayacak eğitimleri alması şart.”
AFET POLİTİKASI RİSK AZALTMA ÇALIŞMALARINA ODAKLI OLMALI
Afet Politikası’nın ülkemizde tamamen kriz yönetimine odaklı olduğunu, aslında risk azaltma çalışmalarına yönelik olması gerektiğini belirterek devam eden Balıbaş, “Öncelikle İstanbul’da kentsel dönüşümün tamamlanması gerekiyor ama daha başlamadı bile. Müteahhitlerin kucağına teslim edilen halk, onların insafıyla karşı karşıya. Toplu konut projeleri, yerel belediyelerin de işin içinde olduğu, şirketler aracılığı ile olmalı. Bu halkın vazifesi depremzede, afetzede olmak değil ama devletin vatandaşa biçtiği rol afetzede olması. Devlet vatandaşına ‘senin kaderin afetzede olmak’ diyor. Halkta da bir kadercilik ve teslimiyet var. ‘Neden ben güvensiz konutlarda oturuyor ve afetzede oluyorum’ diye sorgulamıyor. Tam da bu işler için harcanması gereken Deprem Vergileri nereye gitti. Kaynağı belli olmayan yerlere harcandı ve bitti. Bir takım kendini bimez bakanlar duble yol yaptık dedi ama Karadeniz de yollar çöküyor. Bir sel felaketi oluyor yollar çöküyor. Çünkü plan, proje ve mühendislik yok. Bu işler liyakatsız, taşeron şirketlere veriliyor ve halkın var olan kaynakları yok ediliyor. Devlet politikası sadece “Çorba, Çadır, Battaniye” Kızılay’ın da “Kek” dağıtması değildir ama şu anda yapılan budur. Afetler bir yönetim sorunudur ve bir çok kişi bu konuda hemfikir. Guvenli konutlarda oturmak anayasal bir haktır. Devlet vatandaşına güvenli barınma sağlamak zorundadır.. Anayasanın 57.maddesi bu konudaki çerçeveyi zaten çizmiştir.
KAMU PERSONELLERİ AFET EĞİTİMİ ALMALI
Kamu kurumlarında çalışan personelin afet konusundaki yeterliliği ve bilincinin de tartışılır düzeyde olduğunu belirten Afet Dayanışma Ağı Koordinatörü Selmin Balıbaş, 5.8’lik İstanbul depreminde bulundukları bölgedeki bazı öğretmenlerin bilinçli davrandığını, bir kısmının ise fiyasko denilecek sonuçlara yol açtığını gördüklerini söyleyerek, “Çocukları sallantıda merdivenlere yönlendiren, toplanma alanı diye sahile götüren öğretmenler gördük biz. Okullardaki görevlilerde bu bilinç yerleşmiş olmalı oysa ki.. Kamu personeli bu anlamda yetersiz. Katların acil çıkışını bilmeyen öğretmenler var. Tahliye planı var gibi gözüküyor ama her şey kağıt üstünde. Kağıt üstündeki görev yerlerini bilmeyenler var. Kırmızı sirenin ne anlama geldiğini bilmeyenler var. Önce öğretmenlere eğitim vererek, bir çok okulda tatbikat yaptık. İstanbul depremi olacak ve sonrasında yaşanacakları hiç düşünemiyorum ve bir çok kurum ve görevli sınıfta kalacak.
İSTANBUL’DA Kİ DEPREME UZUN BİR SÜRE YARDIM GELEMEYECEK
Afet denilen şey büyüklüğünr göre yerel yönetimin de, merkezi yönetimin de kapasitesini aşabilen bir olay. Türkiye’nin bir şehrinde olan afet durumu için İstanbul’dan pek çok yardım ve destek gidebiliyor.Fakat İstanbul’daki olacak büyük bir depremde uzun bir süre yardım gelemeyecek. Çünkü tüm yollar kesilmiş olacak. Hava ulaşımı hangi pistlerde sağlanabilecek onu da o zaman göreceğizDeprem senaryosun göre yaşadığımız Bakırköy Yeşilköy Mahallesi’nde senaryoya göre hazırlanan tahliye planı ve demir yolu üzerinden, öncelik çocuklar ve yaşlılar olarak tahliye edilecekmiş. Açıktaki gemilere insan taşınacakmış ama ben gözümde canlandıramıyorum.. Bu durumun da ‘En kötü plan, plansızlıktan iyidir’ mantısı ile yapıldığını hissediyorum.Acil servislerin yolunun açık tutulması lazım ama bizler bile Bakırköy’de acil durum yolları güncellendi mi, bunlar halka açıklandi mi, halk bu alternatif yolları biliyormu, fikrim yok.. Üstelik bu bölge bir tsunami bölgesi ve halk bu konuda ne kadar bilinçli?” ifadeleri ile yerel ölçekte Bakırköy’ü de konuştu.
BAKUT NEREDE?
Yerel yönetimlerin görevinin halkını eğitmek ve bilinçlendirmek olduğunu ancak Bakırköy Belediyesi’nde bunu hiç görmediğini söyleyen Afet Dayanışma Ağı Koordinatörü Selmin Balıbaş, mevcut başkan Bülent Kerimoğlu yönetimi öncesi belediyenin BAKUT isimli Arama Kurtarma Ekibi ile birlikte, Ataköy 9. Kısım’da da Afet Eğitim Merkezi’nin olduğunu, gerekli tüm alet ve ekipmanın mevcut olduğunu ancak sonrasında kaldırılarak alanın farklı bir amaçla kullanıldığını hatırlatarak, BAKUT ekibinden 1 kişi kaldığını söyledi.
İzmir Depremi’nde Bakırköy Belediyesi’nden sadece 1 kişiyi gördüğünü belirten Balıbaş, sonrasında ise belediyenin merkezi Ataşehir’de bulunan NESAR isimli arama kurtarma derneğine sponsor olarak İzmir’e gönderdiği bilgisini aldığını söyleyerek, “BAKUT neden kapatıldı? Ekip neden dağıtıldı? Olası bir depremde neden kendi ekibimiz yok?” diye sordu.
HER PARTİNİN AFET POLİTİKASI OLMALI
Seçim hazırlıklarının başladığı son süreçteyse her partinin programında Afet Politikası olması gerektiğini, seçim bildirgelerinde de mutlaka ‘Afet Politikası’ başlıklı bir alanın bulunması gerektiğine dikkat çeken Balıbaş, “Mesela AFAD’ın yeniden siyaset üstü yapılanması maddesi olmalı. Kentsel dönüşüm politikalarını öncelikle riskli bölgelerde hayata geçirilmesi olmalı” dedi.
ÖNCE KENDİNİZ, SONRA SEVDİKLERİNİZ İÇİN EĞİTİMLERE KATILIN ÇAĞRISI
Afet Dayanışma ağının 25 Eylül’de yeni dönem için katılım sağlayan yaklaşık 80 kişi ile eğitimlere başlayacağını söyleyen Afet Dayanışma Ağı Koordinatörü Selmin Balıbaş, “Herkes, öncelikle kendileri, sonrasında sevdikleri ve insanlığa yardım için bu eğitimlerden geçmesi ve sorumluluktan kaçmayarak oluşturulacak ekiplerin içinde yer alması gerekiyor. Herkesin “Afet alanındaki insanların tek şansı ben olabilirim” ihtimalini düşünerek, özellikle profesyonel ekipler gelene kadar ve geldiklerinde de çalışmalarını kolaylaştırmak için, zaman kaybetmelerini engellemek adına eğitim alması ve bilinçli olması gerekiyor. Önce kendiniz, sonra sevdikleriniz için eğitimlerimize katılın” çağrısında bulundu.
Özellikle Bakırköy, Ataköy gibi sitelerin çok olduğu bölgelerde yöneticilerin ve görevlilerin afet öncesi, sırası ve sonrasında yapılması gerekenleri öğrenmesi ve afet bilinci kültürünün oluşturulması ve tatbikat yapılması için taleplerini beklediklerini söyleyen Balıbaş, gönüllü olmak isteyenlerin sosyal medya hesaplarından kendilerini takip edebileceklerini ifade ederek, iletişim, mail adreslerini ve telefon numaralarını verdi.
İnstegram: Afet_dayanisma_agi
Facebook: AFET DAYANIŞMA
Twitler. Afet_Dayanışma_Ağı
İletişim maili; afetdayanisma@gmail.com Telefon numarası; 0507 251 24 43
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.