Ölüm orucundaki avukat Ebru Timtik hayatını kaybetti! ÇHD tüm süreci paylaştı!
Ölüm orucundaki avukat Ebru Timtik hayatını kaybetti! ÇHD tüm süreci paylaştı!
Çağdaş Hukukçular Derneği, örgüt üyeliği suçlamasıyla 13 yıl 6 ay hapis cezası verilen ve adil yargılanma talebi ile 238 gündür ölüm orucunda olan Avukat Ebru Timtik’in hayatını kaybettiğini duyurdu. Cenaze bilgilerini de paylaşan ÇHD, yargılanma sürecini baştan sona anlattı.
Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), sosyal medya hesabından 238 gündür ölüm orucunda olan avukat Ebru Timtik’e hastanede tıbbi müdahale yapıldığını duyurmuştu. ÇHD, nabzı çok düşük durumda olan Timtik’e kalp masajı yapıldığını aktarmıştı.
Çağdaş Hukukçular Derneği, Ebru Timtik’in cenazesinin saat 10.00’da Adli Tıp Kurumu’ndan teslim alacağını, 12.00’de İstanbul Barosu önünde yapılacak anma töreninin ardından cenazesinin Gazi Cemevi’ne kaldırılarak ve Gazi Mezarlığı’nda defnedileceğini duyurdu.
NE OLMUŞTU?
2017 yılında aralarında Selçuk Kozağaçlı’nın da bulunduğu Çağdaş Hukukçular Derneği ve Halkın Hukuk Bürosu (HHB) üyesi avukatlar bürolarına yapılan polis baskını sonucu gözaltına alınarak tutuklanmıştı.
Yargılama sonucunda mahkeme, 18 avukata “örgüt üyeliği” ve “örgüt yöneticiliği” iddialarıyla toplam 159 yıl 1 ay 30 gün hapis cezası vermişti.
Avukat Ebru Timtik’e “örgüt üyeliği” suçlamasıyla 13 yıl 6 ay, avukat Aytaç Ünsal’a ise 10 yıl 6 ay hapis cezası verilmişti. İki avukat adil yargılanmadıklarını belirterek adil yargılanma talebiyle ölüm orucuna başlamışlardı.
Çağdaş Hukukçular Derneği, Ebru Timtik ve Aytaç Ünal’ın yargılanma sürecini paylaştı.
EBRU VE AYTAÇ NASIL YARGILANDI?
1- Bugüne kadar gerek yargısal süreçte gerekse kamuoyunu bilgilendirebildiğimiz tüm mecralarda 18 ÇHD'li avukatın nasıl yargılandığını anlatmaya çalıştık. Ebru ve Aytaç'ın hayati risk taşıyan durumuna istinaden, tekrar anlatmakta fayda görüyoruz.
2- Bu davada kısaca, savcılık, 18 avukatı yasa dışı örgütün üyesi, yöneticisi olmakla suçluyor; 18 avukat ise bu iddiayı reddediyor. Adil yargılanma talebinin konusu ise, 18 avukatın kendisini savunması için tanınan yasa ve usul prensiplerinin hiçbirine uyulmaması.
3- Bu flood ile 18 avukatın eylemlerinin suç olmadığının ispatına, esas tartışmasına girişmeyeceğiz. Yapacağımız şey, bunu ispatlayabilmek için 18 avukata hiç imkan tanınmadığını anlatmak olacak. 18 avukat, eylemlerinin suç olmadığını ispatlama imkanının tanınmasını istiyor.
4- Usul kuralları gerçeğin ortaya çıkması için yargılama boyunca uyulması gereken kuralları ifade eder. 18 avukata 159 yıl ceza verilen davada usul kurallarına uyulmamış, maddi gerçek ortaya çıkmamıştır. Hüküm, tek taraflı önyargılara dayalıdır. Adil yargılanmak istiyorlar!
5- Tutuklandıkları dönem ile başlayalım. 12 Eylül 2017 tarihinde 17 ÇHD'li avukat gözaltına alındı ve gözaltı sonrasında 16 avukat tutuklandı. Daha sonra aynı soruşturma kapsamında Av. Kozağaçlı ve Av. Türkmen'in de tutuklanmasıyla tutuklu avukat sayısı 18’e çıktı.
6- Tutuklandıkları 12 Eylül 2017, alelade bir tarih değildi. KHK ile ihraç edildikten sonra Yüksel Caddesi'nde "işimi geri istiyorum" eylemi yapan Nuriye ve Semih; talepleri tüm ülkede karşılık bulduktan sonra örgüt üyeliği iddiasıyla tutuklandı. 17 avukat, onların avukatıydı.
8- 17 avukat 12 Eylül 2017'de, yani Nuriye ve Semih'in duruşmasından iki gün önce, savcılığın "Nuriye ve Semih davasına ilişkin savunma evraklarına da el konulması" talimatıyla gözaltına alındılar ve 16’sı tutuklandı.
9- İddianamenin ana esaslarından bahsedelim. İddianame, 2013 yılından derdest olan dava, o davadaki açık ve gizli tanık ifadeleri, Hollanda-Belçika'dan getirildiği iddia edilen belgeler, BE isimli itirafçının beyanları, BE isimli itirafçının yorumladığı(?) aslı olmayan dijitaller+
10+Açık kaynak tespit tutanaklar (sosyal medya hesapları, basılı kaynaklar..), avukatların gözaltı takip ve hapishane görüşlerinin istatistiki bilgileri (yani müvekkillerinin adli işlemlerine katılmaları) ve Soma, Ermenek gibi toplumsal davalara katılma suçlamalarından oluşuyor.
11- Hollanda-Belçika belgeleri olarak adlandırılan belgeler, 1998 ve 2003 yıllarında Hollanda-Belçika'da ele geçirildiği ve 2006 yılında Türk makamlarına ulaştırıldığı iddia edilen, ancak nerede,ne şekilde elde edildiği ve nasıl muhafaza edildiği belirsiz, aslı olmayan belgelerdir.
12- İddianamenin omurgalarından olan bu belgeler, “dijital belgelerin nasıl arama yapılacağı, nasıl korunacağı, nasıl delil olarak kullanılacağını” düzenleyen CMK madde 134'e aykırıdır. Orijinaline ulaşılamayan bu belgelere ekleme yapılıp yapılmadığının incelenme imkanı yoktur.
13- Son olarak, istinabe ve soruşturma sırasında görev alan kolluk personelinden 38'i, soruşturma savcısı ve 5 farklı savcı, iletişimin tespiti kararı veren hakimlerden 2'si 15 Temmuz sonrası ihraç edilmiş, "yasadışı delil temini, sahte delil üretmek" suçlamalarıyla yargılanmakta
14- İddianamenin diğer omurgası bir başka soruşturma kapsamında gözaltına alınan BE isimli şüphelinin beyanlarıdır. 4 farklı tarihte sırasıyla 75, 34,9 ve son olarak 152 sayfalık 4 ifade vermiştir. 1994 doğumlu BE, 220'yi aşkın kişinin örgütle bağlantısı olduğunu iddia etmiştir.
15- BE'nin ifadeleri sonrasında yaklaşık 120 kişi tutuklanmış, 6 ayrı iddianame hazırlanmıştır. BE dışında, 18 avukatın 159 yıl ceza aldığı dosya içerisinde 7 gizli ve 6 açık tanık anlatımı daha vardır. Anlatımlar basmakalıp ifadelerden oluşmaktadır.
16- Üstüne, 2016 yılında İdil Kültür Merkezi'nde ele geçirildiği söylenen dijital materyaller, daha önce 3 kez ifadesi alınmış BE isimli şahsa "bilirkişi incelemesi" formatında yorumlatılmıştır. 152 sayfalık "yorum" açıkça hukuka aykırı olup ne tanık, ne bulgu delil niteliğindedir
17- Yargılama süreciyle devam edelim. 17 avukat, 1 yıl tutuklu kaldıktan sonra, 10 Eylül 2018 tarihli ilk celseyle mahkeme karşısına çıkarıldılar. 17 avukat, mahkeme heyetinin önünde jandarma tarafından darp edildi, kıyafetleri yırtıldı, mahkeme salonu içinde kelepçelendiler.
18- Mahkeme, 14 Eylül 2018 tarihli celse 16. numaralı kararıyla; "mevcut delil durumu, suç vasfının değişme ihtimali, sanıkların avukat olması, tutuklamanın tedbir olması, AİHM/AYM'nin tutuklama konusunda kararları" gerekçeleriyle 17 AVUKATIN TAMAMI HAKKINDA TAHLİYE KARARI VERDİ
19- 14 Eylül Cuma saat 22:10'da açıklanan tahliye kararının ardından Silivri CİK'de tutuklu olan 9 avukat, 8 saat boyunca yasa dışı şekilde bekletilmiş, sabaha karşı 6:30 civarında; Bakırköy Kadın CE'deki 8 avukat ise 6 saat bekletilerek sabaha karşı 4:30'da serbest bırakılmıştır.
20- UYAP'tan öğrenildiği üzere, savcının 15 Eylül gece saat 01:00'de 17 avukat hakkında verilen tahliye kararına ayrı ayrı itiraz ettiği anlaşılmaktadır. Meslektaşlarımızın yasa dışı bekletilmeleri nedeninin itirazın yasa dışı sonuçlandırılmaya çalışılması olduğu anlaşılmıştır.
21- Savcılığın itirazı üzerine İst. 37. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, 15 Eylül 2018 "cumartesi" günü, usulde olmayan şekilde haftasonu toplanmış ve oy birliği ile tahliye ettikleri 12 avukat hakkında 10 saat sonra yine oy birliğiyle "tutuklamaya yönelik yakalama kararı" çıkarmıştır.
22- Diğer 5 avukat için ise savcılığın itirazını reddetmiş ve değerlendirilmek üzere İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göndermiştir.
23- İlk duruşmada oy birliğiyle alınan ve gerekçeleriyle kamuoyundan da takdir gören mahkeme heyeti, 10 saat içinde tekrar tutuklamaya yönelik yakalama kararı vermişse de, "sürülmekten" kurtulamamışlardır.
24- 19 Eylül Salı akşamı Hakimler Savcılar Kurulu (HSK) tarafından yayınlanan yetki kararnamesiyle İst. 37. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı İst. 18. Asliye Ceza Mahkemesi hakimi olarak, kıdemli üye ise Ticaret Mahkemesi hakimi olarak "tenzil-i rütbe" ile görev yerleri değiştirilmiştir
25- Tüm bu süreç, HSK'nın müstemir yetkilere ilişkin kararı ile İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı ve kıdemli üyesinin tenzil-i rütbe ile başka mahkemelerde görevlendirilmesi, heyet üzerindeki ağır siyasi baskının kesin kanıtı niteliğindedir.
26- Bu süreç sonunda, daha önce Av. Selçuk Kozağaçlı'nın müdafisiz şekilde tutuklandığı duruşmada geçici görevlendirilen ve iki gün sonra kalıcı olarak görev verilen hakimin tarafsız ve bağımsız olduğunu söylemek imkansızdır. Dava boyu birçok pozisyonda bulunmuştur.
27- 3-5 Aralık tarihinde yapılan 2. duruşmayla devam edelim. Bu duruşmada etkin pişmanlıktan faydalanan itirafçılar BE, CB ve yine etkin pişmanlıktan faydalanan üç gizli tanık dinlenmiştir.
28- BE isimli şahıs tarafından yorumlanan dijital materyallerin asıllarının akıbetinin belli olmaması, imaj ve dökümlerinin dosyada olmaması ve mevcut şartlar altında beyanların doğruluğunun "tartışılma olanağının olmadığı" gözetilerek belgelerin dosyaya getirilmesi ve ...
28- ...tarafımızca incelendikten sonra BE isimli şahsın dinlenilmesine karar verilmesini ve ayrıca tanıklık yapma konusunda hukuki menfaati bulunması nedeniyle yeminsiz dinlenmeleri talep edilse de, taleplerimiz reddedilmiştir.
29- Mahkeme Başkanı’nın tanık anlatımlarını keserek sürekli yönlendirmesi ve kurgusal ifadeler oluşmasına neden olması sebebiyle, sanıklar ve müdafiler, başkan ve üyeler hakkında reddi hakim talebinde bulunmuştur. Talep sonlanmadan tutuklu avukatlar salondan atılmıştır.
30- Mahkeme başkanının nasıl tanık dinlediğini (itirafçı yarattığını) görmek isteyenler aşağıdaki linkten izleyebilirler:
31- Reddi hakim talebinin geri çevrilmesi üzerine itiraz süresi gözetilmeden usule aykırı şekilde yargılamaya devam olunması üzerine müdafi avukatlar salondan çıkmıştır. Müdafi avukatların yokluğunda "iddianamede yer almayan" İÖ adlı şahıs, mahkeme başkanı talebiyle dinlenmiştir
32- Duruşması sonrasında, 3-5 Aralık tarihli duruşmalarda verdiği ara kararları yok sayarak; "tevsii tahkikat taleplerini beklemeden" duruşma savcısından esasa ilişkin mütalaa isteyerek, yargılamaya ilişkin muhtemel tüm talepleri reddedeceği konusunda "ihsas-ı rey"de bulunmuştur.
33- Mahkemenin savcılıktan ısrarla esas hakkındaki mütalaasını istemesi sonucunda duruşma savcısı "yapılan iş bölümü gereği mütalaanın kendisince verilmeyeceğini" bildirmiş, 21 Şubat tarihinde, daha önce yargılamada görev almamış bir savcı dosyaya esas hakkında mütalaa sunmuştur.
34- Bu zamana kadar yargılamada hiçbir görev almamış bir savcının bir hafta içerisinde dosyanın esası hakkında görüş bildirmesinin mümkün olmadığı açıktır.
35- 3. duruşma, hüküm oturumuna kadar yaşanan olayları anlatmışken, bu zamana kadar yaşanan hukuka aykırı ağır usul ihlallerinden bahsedelim. Esas olarak 18 avukat, iki grup delille itham edilmiştir: Çoğu gizli, bir kısmı açık tanık beyanları ve birtakım dijital malzemeler.
36- Elektronik delil olduğu öne sürülen dijital malzemenin aslı veya usulüne uygun alınmış imajları savunmanın ısrarlı talebine rağmen dava dosyasına getirilmemiş, CMK 217/1 açıkça ihlal edilmiştir. Belgelerin hukuka uygunluk denetimi yapılmamış, incelenme olanağı tanınmamıştır.
37- Etkin pişmanlıktan yararlanan dava tanıklarının halen derdest dosyaları, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin yerleşmiş içtihatlarına rağmen dava dosyasına celp edilmemiştir.
38- CMK'nın 210. maddesine aykırı olarak anlatımları dava dosyasına girmiş bulunan bir kısım tanıklar "mutlaka dinlenmesi gerekir"ken duruşmada dinlenilmemiştir.
39- Tüm tanıkların kolluk, savcılık veya değişik mahkemelerde verdiği anlatımlar "tanık ifadelerinin objektifliğinin sağlanması ve çelişkilerinin giderilmesi amacıyla" ısrarla talep edilmesine karşılık celp edilmemiş, çelişkiler giderilmemiş ve CMK 212/2 açıkça ihlal edilmiştir
40- Gizli tanıklar ve kimliği açık tanıkların TÜMÜ, SEGBİS marifetiyle dinlenmiş, tek bir tanık dahi duruşma salonuna getirilmemiş, duruşma salonu dışında dinlenilen tanıkların bir tekinin yanında dahi SEGBİS Yönetmeliğinin 8. maddesine uygun olarak yargıç bulundurulmamıştır!
41- CMK'nın 59.maddesine aykırı olarak tanıkların sözü başkanca sürekli kesilmiş, açık güdümlü sorularla tanıklar yönlendirilmiş ve sanıklar hazır olduğu halde tanıklara "sanıklar özel olarak kimlikleri açıklanarak" sanıklar hakkında bilgi vermesi için tanıklar adeta zorlanmıştır
42- Cumhuriyet savcısının gösterdiği tanıklar dinlendikten sonra CMK'nın 177. ve 206. maddelerince savunmaya delillerinin ortaya koyması için olanak tanınmamış, "deliller tek taraflı toplanmış", delillerin tartışılmasına imkan tanınmayarak CMK'nın 216. maddesi de ihlal edilmiştir.
43- Savunmaya tevsii tahkikat taleplerini bildirmek üzere duruşma gününe kadar süre verilmiş ve bu sürede tevsii tahkikat talepleri yazılı olarak da bildirilmiş olmasına rağmen bu talepler okunmamış, gerekçesiz reddedilmiş, sözlü olarak dile getirilmesine izin verilmemiştir.
44- Sanık müdafilerine tevsii tahkikata ilişkin verilen süre dolmadan bugüne kadar görülmemiş bir şekilde iki kez Cumhuriyet Savcılığına müzekkere yazılarak esas hakkında mütalaa istenmiş, mütalaa ise daha önce yargılamada görev almamış bir savcı tarafından hazırlanmıştır.
45- 18-20 Mart karar celsesinin ilk günü 18 Mart duruşmasında, “yarınki duruşmada tekrardan tevsii tahkikat talebi alınmayacağı,” şeklindeki kararı savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup tek başına MUTLAK BOZMA sebebidir.
46- 19 Mart 2019 tarihli duruşma sabahında müdafilerin duruşma salonundan çıkarılması, öğleden sonraki oturumda müdafiler olmadan duruşmaya devam edileceği yönünde karar alınmış bu karar doğrultusunda duruşma salonunun kapıları kilitlenmiş ve müdafiler salona alınmamıştır.
47- Öğleden sonraki oturumda tutuklu sanıklar da duruşma salonundan çıkarılmış ve mahkemenin tasarrufu ile yoklukta bir kısım ara kararlar alınmıştır. YOKLUKTA ALINAN BU KARARLAR SANIKLAR VE MÜDAFİLERİNE TEBLİĞ EDİLMEMİŞTİR.
48- 20 Mart tarihli celseye mahkemenin yoklukta aldığı ve tebliğ etmediği bu ara kararlara dayanılarak “Dünkü oturumda alınan ara karar uyarınca tüm sanıklara ve müdafilerine iddia makamının esas hakkındaki mütalaasına karşı beyanda bulunmak için süre verilmiş olduğu görüldü.” ..
49- şeklinde başlaması ve yargılamayı sanıklar ve müdafilerin yokluğunda sonlandırması, savunma hakkının ihlali niteliğinde olup MUTLAK BOZMA sebebidir. Sanık ve müdafilerin yokluğunda, son sözleri alınmaksızın HÜKÜM VERİLMİŞTİR.
50- Mahkeme Başkanı’na dönecek olursak, "tarafsızlığını" kaybettiğini gösterir durumlardan bahsetmek istiyoruz.
51- Mahkeme Başkanı, ilk olarak, dosyadaki iddiaların temel dayanağı olarak sunulan BE isimli şahıs hakkında yürütülen soruşturma evresinde İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimi olarak katılmıştır.
52- Aynı soruşturma kapsamında BE isimli şahsın kovuşturma evresinde de İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak dahil olmuştur. Bu sırada BE hakkında haber yapan Canan Coşkun'a "terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek" suçlamasıyla hapis cezası vermiştir.
53- Tahliye sonrası haklarında çıkarılan tutuklamaya yönelik yakalama kararı sonrasında Av. Selçuk Kozağaçlı mahkeme salonuna gittiğinde İst. 37.Ağır Ceza Mahkemesi "GEÇİCİ" başkanı olarak, yasaya aykırı şekilde Kozağaçlı'nın müdafisiz olarak tutuklandığı duruşmada görev yapmıştır
54- Son olarak, İst. 37. Ağır Ceza Mahkemesine HSK tarafından müstemir yetki ile atanmıştır.
Birçok farklı pozisyonda bulunmuş, itirafçının oluşturulma sürecine doğrudan dahil olan bu yargıcın mahkeme başkanı olarak atanması yapılan özel görevlendirmeyi gözler önüne sermektedir.
55-Dosyada olmayan ama tutukluluk gerekçesi yapılan dijital materyallerin asılların akıbetinin sorulması, imaj kopyasının taraflara verilmesi, bilirkişi incelemesi gibi en basit talepler bile reddedilmiştir.
"Kararın tartışılan delillerle verileceği" ilkesi açıkça çiğnenmiştir.
56- 18 Mart celsesinde mahkeme başkanı, önce müdafilere söz vermeyeceğini belirtmiş, "tüm delillerin soruşturma evresinde toplandığı" gerekçesiyle tevsii tahkikat ve tanık beyanlarının açıklığa kavuşturulması taleplerini reddederek yargılamayı tamamen işlevsiz hale getirmiştir.
57- 19 Mart celsesinde KOZAĞAÇLI hakimin reddi sebeplerini sunarken sözü kesilmiş, önce tutuklu sanıklar zor kullanılarak dışarı çıkarılmış, sonra müdafi avukatlar salondan çıkarılmış ve duruşma salonunun kapıları kilitlenmiştir.
58-20 Mart tarihli celsede mahkeme, sanıklara savunmalarını ve son sözlerini sormadan, müdafi avukatların ve tutuklu sanıkların yokluğunda esas hakkındaki kararını açıklamıştır.
59-İstinaf Mahkemesi dava dosyasına ilişkin kararını 8 Ekim’de açıkladı. Usulen karardan önce dosyaya sunulmuş olması gereken üye hakimin ön incelemesine dair görüş raporunun 9 Ekim tarihli olduğu görüldü. Mahkemelerce hukuki değerlendirme yapılmadığı bir daha ispatlanmış oldu.
60- İstinaf incelemesi dosya üzerinden yapılmış, duruşma açılmamıştır. Bu sebeple dosyadaki adil yargılanma hakkı ihlalleri de giderilememiştir.
61- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 70 klasörlük, 20 avukatın yargılandığı dosya 7 iş günü içerisinde incelenmiş ve tebliğnamede genel ve matbu ifadelerle temyiz talebinin reddine karar verilmesi istenmiştir.
62/SON- Bu sebeplerle, içeriğe ilişkin tartışma gütmeksizin, hiçbir hukuk kuralına riayet edilmediği, savunma hakkımızın tanınmadığı, itham ve infaz etmeye yönelik bu yargılama karşısında "sadece" adil yargılanmanın koşullarının oluşturulmasını istiyoruz.
Ebru ve Aytaç yaşasın!
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.