Kazım Gülmez; Çalışanların değil, çalanların kazandığı bir ülkede yaşıyoruz
Kazım Gülmez; Çalışanların değil, çalanların kazandığı bir ülkede yaşıyoruz
Gündeme dair yaptığı değerlendirmelerle Yuotuber’ların aranan ismi olan Bakırköy Belediye Başkan Aday Adaylığı konuşulan CHP’li Kazım Gülmez, “Bu memlekette çalışanlar değil çalanlar kazanıyor” çıkışı ile büyük dikkat çekti. Gülmez, eğitimden sağlığa, ekonomiden ülkeyi yönetenlere ve tüm bunlara karşılık halka umut olması gereken muhalefetin yorgan kavgasına tutulmasına kadar pek çok konu hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Bakırköy Belediye Başkan Aday Adaylığı konuşulan dönemin İBB Teftiş Kurulu Müfettişi ve CHP’nin Şenlikköy Mahalle Delegesi Kazım Gülmez, gündeme dair yaptığı değerlendirmelerle sokak röportajı yapan Yuotuber’ların aradığı isim oldu. Son dönemde “Bu memlekette çalışanlar değil çalanlar kazanıyor” çıkışı ile büyük dikkat çeken Gülmez, gündeme dair değerlendirmeleriyle de çok konuşuldu.
Yeryüzünde iki türlü insan olduğunu, birinin çalışan diğerinin ise çalan olduğunu söyleyen Gülmez, ülkeyi yönetenlerin yanı sıra, yönetmesi için oyları ile onay veren halkın da iki elini başına koyup düşünmesi gerektiğini belirterek yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi.
ADALET YOK
Bu ülkeyi yönetenler, ‘Memleketimi yurdumu özümden çok seviyorum’ deseydi bu vatan toprakları satılmazdı. Bizim gibi memleketin iyiye, güzele, refaha ulaşması için oy verenler de artık sandıktan soğudu. Adaletin olmadığı yerde gözyaşı olur, haksızlık olur, hukuksuzluk olur. Öncelikle ülkemizde ’Adalet’ yok. 7.500 lira askeri ücretle geçmeye çalışan bu millet saraylarda yaşayanları alkışlıyor. Halk sürü haline getirilmiş, ses çıkaramaz hale gelmiş.
Konuşuyorsun, anlatıyorsun, yanlışları söylüyorsun ’suç’ işledin, ‘hakaret’ ettin diyorlar. Kime göre suç, neye göre hakaret. Doğruları söylemenin hakaret olduğunu da yeni öğrendik. İnsanları insan yerine koymuyorlar. Halk dili ile ‘Ankara’da dayın yoksa’ iş bulamıyorsun. Anayasamızın 35 madde hükmünce askerlerin cumhuriyeti kollama görevleri vardı ama görüyoruz ki onu da diskalifiye ettiler, itibarsızlaştırdılar. Bu ülkede generallerin rütbelerini söküldü.
Dün aldığımız ürünü, ertesi gün aynı fiyata alamıyoruz. Böyle ülke yönetilir mi? Tedavi olamazsın, ilaç alamazsın, çocuğunu okula yazdırmazsın. Atatürk'ten uzaklaştırılmış bir ülke. Cumhuriyeti kuran, ileriye götürecek olan sizlersiniz diyen Ulu Önder Atatürk yerinden kalksa bunların hepsini yargılar. Biz Çanakkale’de 250.000 şehit verdik.
HUKUKUN OLMADIĞI YERDE HİÇ BİR ŞEY YAPAMAZSIN
Ülke insanını soydurmayacak, ezmeyecek, sömürmeyecek, gerçekten bir hukuk devleti kurabilecek Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyet Halk Partisi'ni destekliyoruz. Türkiye'nin en büyük sorunu hukuk ve yargı sorununudur. Hukukun olmadığı yerde hiçbir şey yapamazsın. Sistem ‘Tek Adam’ rejimine dönüşmüş, ortak akıl kenara itilmiş ve tek akılla yönetilmeye çalışılıyor.
Cumhuriyet tarihinin en karanlık günlerini, çalışanların değil çalanların zengin olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu ülkede çalışan ve çalan olmak üzere iki tip insan var diyorum ya oturup bakacağız, biz bunun neresindeyiz diyeceğiz. Doğruyu görüp, durduğumuz yeri yeniden gözden geçirip ne yapabileceğimizi hesaplayacağız. Atatürk 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktığı zaman ülkemiz işgal edilmiş, tersanelerine gerilmiş, askerler esir edilmiş, millet fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş. Bu makus kadere boyun eğmemiş. İşte şimdi bizlerde makus talihimizi halk iradesiyle mutlaka yenmek zorundayız .
BELKİ BU GÜN KAYBETTİK AMA KAZANABİLİRİZ
Doğru yönetim doğru eğitimle olur. Bir buçuk iki milyon öğrenci barajı aşamıyor. Barajı dahi aşamayan öğrencinin bilimsel veya doğru eğitim aldığını söyleyebilir miyiz? Parası olan koleje gidecek, parası olmayan fakir fukaranın çocuğuyla aynı sınavda yarışacak. Böyle bir adaletsizlik olur mu? Ezilen kadınların, çocukların, gençlerin olduğu toplumun ilerlemesi düşünülebilir mi? Bu sömürü sistemine dur demek için ülkemizin halk iradesi ile yönetilmesi lazım. Devlet güçlerinin çetelerle başetmesi lazım. Umut kötülüklerin korkulu rüyasıdır. Belki bu gün kaybediyoruz ama kazanabiliriz. Ama bu iş seçilmişlerin seçilmişiyle olmaz. Kendi bölgende oy verdiğin milletvekillerinin adını say desem çoğunu sayamayacak insanlarız. Ama biz dünya çökse de, yer sarsılsa da, ne senden ne de eserlerinden vazgeçeriz Atam diyenleriz. Cumhuriyeti sahipleneceğiz ve iktidarı da hakla birlikte alacağız. Bizim başka kurtuluşumuz yok.
Eğitim körelmiş, köy enstitüleri budanmış. Köy enstitülerinin budanması demek kültürümüzü budamakla eş değerdir. 1978 yılında öğretmen okulları kapatıldı. Öğretmenler öğrenecek öğrenci haline getirildi. İnsanlar yetiştirilemedi ve geliştirilemedi. Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri yaka paça alınıyorlar. Anne babası ağlıyor, “Benim çocuğum saz çalıyor, sizinkiler memleketi çalıyor” diye kimseye dinletemiyor.
BUNLAR MİLLİ FALAN DEĞİL
Bizler hırsızların, mafyanın kol gezdiği, uyuşturucu baronlarının bakanlarla ortak olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Bu ülkede çalışanlar, ‘Doğruyum’ deseydi hırsızlık olmazdı, ‘Çalışkanım’ deseydi, ülkede gerçekten aç insan kalmazdı. ‘Memleketimi yurdumu özümden çok seviyorum’ deseydik bu vatan toprakları satılmazdı. Bunlar milli falan değiller. Demokrat değiller, devrimci hiç değiller. Atatürk’ü sahiplenmiyor, hiçe sayıyorlar, Cumhuriyete ise saldırıyorlar. Böyle bir ülkede aydınlığı yakalamak mümkün mü?
Cehaletin hurafelerini bize inançmış gibi yutturacaklar, başımıza gelenlere de kadermiş deyip inandıracaklar. Kendileri safahat içinde yaşıyorlar. Devletçiliği, halkçılığı, laikliği, devrimi savunmuyorlar. Barıştan yanında değiliz. Kardeşlikten, eşitlikten, özgürlükten yana değiliz. İlimden neden uzaklaştık. Cahil insanı yönetmek kolay olduğu için doğru eğitim alamıyor, doğru düşünemiyoruz. Umutları yok etmişler. Güvenin olmadığı yerde umut olur mu? Türk Hava Yolları bakın, TÜPRAŞ’a bakın. Onların çocukları devletin kurumlarında çalışıyor, yurt dışında geziyor, senin benim çocuğum işe giremiyor. Türkiye'ye doğru, adil ve eşitlik içinde yönetilmiyor.
6’LI MASANIN CHP’YE BİR KATKISI OLMADI
Son seçimlerde Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaptığı ittifaklardan partilerine oy geldiğini düşünmediğini de belirterek konuşmasını sürdüren Kazım Gülmez, CHP'nin simgesindeki 6 Ok’un anlamlarını sıralayarak, “Partimizi itibarsız hale getirmeye çalışıyorlar. Seçimin ertesi günü yorgan kavgasına tutuşuldu. Gerçekten Cumhuriyet Halk Partisi'nin ilkelerine inanmış, Atatürk ilke ve inkılaplarının bekçisi insanlar yönetimlere gelmiş olsa işler çözülür” dedi.
Geçtiğimiz günlerde yapılan CHP İstanbul İl Kongresi’ne dair düşüncelerini aktararak, Canan Kaftancıoğlu’nun yuhalanmasına tepki gösteren Kazım Gülmez, şöyle dedi.
İstanbul'a seçim kazandırmış, 4 yıl il başkanlığı yapmış, emek sarf etmiş birini, devşirme partilerle işbirliği yapıp, oligarşik yapıyı getirenler, paralı askerlerle birlikte türbinlerde yuhalatıyor. O zaman sen halka nasıl güven vereceksin. 28 Mayıs sabahı seçim kaybedilmiş 29 Mayıs sabahı ne oldu da yorgan kavgasına düştün. Değişim diyerek partinin genel başkanı hedef alınır mı? Boğazından haram lokma geçmemiş, hala iki odalı evde kalan, çocukları askerlik yapan adama karşı çıkıyorlar. Değişim böyle mi olur? Sanki seçimin kaybedilmesinde kendilerinin hiç sorumluluğu yokmuş gibi baş kaldırıyorlar. Kimse kavgalı eve kızını gelin vermez.
Televizyon programlarında bazı haber kanallarının yayın yasalarına uygun davranmadığını dile getirerek konuşmasını sonlandıran Kazım Gülmez, “Siyasi partilerin ve genel başkanlarının söylem ve eylemlerini haber olarak verirsin ama halkı yönlendirecek değerlendirmelerde bulunamazsın. Hele hele iç işlerine karışıp, şu gitsin şu kalsın hiç diyemezsin” diyerek konuşmasını tamamladı.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.