SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN GEREĞİ YAPILSIN İSTİYORUZ.
SOSYAL BELEDİYECİLİĞİN GEREĞİ YAPILSIN İSTİYORUZ.
Bakırköy Yenimahalle'de, riskli binalar ve kentsel dönüşüm sürecine dair belirsizliklerin ele alındığı "Yenimahalle'de Deprem ve Riskli Yapılar" paneli gerçekleştirildi. Yakın tarihte yıkımı gündemde olan Askent Sitesi sakinlerinin konuştuğu panelde, belediyenin yahut İBB’nin sosyal belediyecilik anlamında kendilerine bir yol göstererek öncü bir belediyecilik örneği sergilemesini beklediklerini, sosyal belediyecilik vaadi ile oy isteyenlerden oylarının karşılığını direne direne alacakları belirtildi.
Organizasyonunu ve moderatörlüğünü Yenimahalle Muhtarı Bahar Özkan’ın üstlendiği panele, Avukat Hürriyet Azak, Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri Ahmet Erkan ve yakın tarihte depreme dayanıksızlığı nedeniyle yıkımı gündemde olan Askent Sitesi Yöneticisi Yusuf Vardar konuşmacı olarak katıldı.
Cem Karaca Kültür Merkezi’nde sinevizyon gösterimiyle başlayan panelde, Yenimahalle'deki yapı stoğunun depreme dayanıklı olup olmadığı, kentsel dönüşüm sürecinde belediye ve vatandaşların hakları, karot sonucuna göre depreme dayanıksızlığı tespit edilerek yıkımı gündemde olan yaklaşık 400 kişinin yaşadığı Askent Sitesi’nin durumu konuşuldu.
MAĞDURİYET YAŞAYAN BİR MAHALLE KONUMUNA GELDİK
1999 depreminin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen hala güvenli konutlarda oturamadıklarını, kentsel dönüşümün nasıl olması gerektiği konusunda birçok örnek olduğu halde, örnek alınacak bir model değil, mağduriyet yaşayan bir mahalle konumuna geldiklerini belirten Mahalle Muhtarı Bahar Özkan, “Yenimahalle'de binalarımız eski, sokaklarımız dar, yapılaşma çok sıkışık. 26 yıldır bir kentsel dönüşüm yapılmadığı gibi, bir deprem toplanma alanı bile oluşturulmadı. Konteynerler, afet ekipleri yok. Üstüne üstlük şimdi bir de binalarımıza tebligatlar geliyor. Mart ayı itibarıyla bu sürecin hızlanacağı söyleniyor. Ama kimse bize şunu söylemiyor: Bizi bu binalardan çıkarırken, yerine ne koyuyorsunuz? Elimize gelen tebligatlar, '15 gün içinde karot aldırmazsanız, belediye gelip kendisi alacak ve size iki katı para ödetecek' diyor. Yani, evimizin çürük olup olmadığını tespit etmenin parasını bile biz ödüyoruz. Eğer çürük çıkarsa, o zaman da 'Hadi çıkın, buradan gidin' deniyor. Peki nereye gidelim? Yeni konut projeleri var mı? Kira desteği olacak mı? Kimse bir şey söylemiyor." dedi.
DÖNÜŞÜME KARŞI DEĞİLİZ, ŞEFFAFLIK VE ADALET TALEP EDİYORUZ
Mahalle sakinlerinin dönüşüme karşı olmadığını ancak süreçte şeffaflık ve adalet talep ettiklerini vurgulayan Özkan, "Biz evlerimizin güvenli olmasını istiyoruz. Ama bunun yolu, bizi mahallemizden koparmak olmamalı. Mahallemizde Rum, Ermeni, Kürt, Türk herkes bir arada yaşıyor. Burada anılarımız var, dostluklarımız var. İnsanlar çocuklarını burada büyüttü, yaşlandı. Şimdi birileri 'Paranız yoksa gidin' mi diyor? Biz mahallemizi terk etmeyeceğiz, çözüm üretilmesini istiyoruz" ifadelerini kullandı.
2020 yılında kart sonucu depreme dayanıksız olduğu gerekçesi ile tahliye ve yıkım kararı alınan, site sakinleri tarafından açılan karşı davalar sonrasında yürütmeyi durdurma kararı verilen ancak aradan geçen 5 yılın ardından belediyeden gelen tebligatla elektrik ve sularının kesilerek binalarının yıkımının gerçekleştirileceğini öğrenen ve belediyeden gelen ekiplere karşı durarak yıkımı ertelenen Askent Sitesi Yöneticisi Yusuf Vardar, kentsel dönüşüm sürecinde yaşadıkları hukuki belirsizliklere dikkat çekti.
NİHAİ KARAR 2023’TE VERİLDİ
Binalarının riskli olup olmadığını öğrenmek için iki yıl boyunca mahkemelerde mücadele verdiklerini, 2023 yılı sonunda nihai kararın verilerek binalarının çürük olduğunun tescillendiğini ancak belediye yönetimin yaklaşık 2 ay önce bilgileri dışında resmi makamlara yazı göndererek binalarının elektrik, su ve doğalgazının kesilmesini talep ettiğini söyleyen Vardar, “Burada yaşayanların yaş ortalaması 75. Sekiz kanser hastası, iki solunum cihazına bağlı hastanın yanı sıra Alzheimer hastaları var. Bu insanlara 'Çıkın gidin' demek çözüm mü? Geçtiğimiz hafta aramızda 97 yaşında tekerlekli sandalyeli bir teyzemizin de olduğu yaklaşık 50 kişiyle birlikte belediye başkanlığına gittik. En azından bize bir yol gösterilmesini istedik. Bu karda kışta nereye gidelim dedik. Çoluk, çocuk, yaşlı, hasta ve ekonomik olarak zor durumda olan yaklaşık 400 kişi için bir çözüm yolu bulalım diyerek dilekçelerimizi verdik. Belediye başkanına ulaşmaya çalıştık ama bir sonuç alamadık. CİMER’e durumu anlatan br yazı yazdık. Gelen cevapta, Bakırköy Belediyesi'nin elektrik-su kesme yazısını geri çekmesi halinde kesintinin durdurulabileceği belirtiliyordu. Ama belediye hiçbir adım atmadı" dedi.
BELEDİYENİN AKTİF ROL ALMASI GEREKİYOR
Hukuki süreçlerle ilgili bilgi veren Avukat Hürriyet Azak, riskli yapı tespitinin kesinleşmesi durumunda belediyelerin binaların tahliyesini sağlamak zorunda olduğunu ancak bazı hukuki yolların mevcut olduğunu belirtti. "Riskli bina raporları kesinleştikten sonra idari makamlar, elektrik, su ve doğalgazın kesilmesi için yazı yazıyor. Ancak, resmi olarak iki kez süre uzatma hakkı tanınabiliyor. Kadıköy'de benzer bir süreç yaşandı. Üç ay uzatma verildi, ardından yeniden üç ay verildi, sonra kesinti başladı. Kesinti olduktan sonra iki gün içinde insanlar tahliye edildi. Bu noktada yapılması gereken şey, sağlam bir müteahhit bulmak ve resmi süreçleri kontrol altında tutmaktır. Birçok kişi müteahhitlerle anlaşırken kandırılıyor. Müteahhit projeye başlıyor, sonra kaçıyor. Yarım kalan inşaatları düzeltmek, mahkemelerde yıllar alıyor. Binalarınızı sağlam müteahhitlere teslim etmek zorundasınız" dedi.
MEVCUT İMAR POLİTİKALARINI ELEŞTİRDİ
Belediyelerin bu süreçte daha aktif rol alması gerektiğini de vurgulayan Azak, "Bazı belediyeler, kentsel dönüşüm danışmanlık hizmeti sunuyor. Bu hizmetlerin artırılması, vatandaşların bilinçlendirilmesi gerekiyor. Belediyeler, halkı özel firmalarla baş başa bırakmamalı." İfadelerini kullandı.
Panelde konuşan Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Yönetim Kurulu Sekreteri Ahmet Erkan, mevcut imar politikalarını eleştirerek, Türkiye'de nüfusun üç katı kadar alanın imara açıldığını ve bunun plansız kentleşmeye yol açtığını belirtti.
Erkan, Türkiye genelinde mevcut imarlı alanların ülke nüfusunun üç katına denk geldiğini vurgulayarak, "Şu an Türkiye nüfusu 85 milyon. Ancak üçle çarptığımızda 255 milyon insanın yaşayabileceği kadar imarlı alan var. Buna rağmen hâlâ afet riskimiz var, hâlâ kaçak yapılar ve plansız alanlar mevcut. Bu, kentlerin rant üzerinden şekillendirildiğinin en büyük kanıtıdır" dedi.
Erkan, belediyelerin halkçı bir anlayışla yönetilmesi gerektiğini belirterek, mevcut uygulamaları eleştirdi: "Halkçı belediye var mı? Yok. Ama içinde halkçı olanlar var. Ancak ne yazık ki sistem, insanları bireyselleştirmeye ve dayanışmadan koparmaya yönelik işliyor. Halkın mal ve can güvenliği devletin güvencesi altındadır. Ancak belediyeler, afet riskini azaltacak projeler yerine rant projelerine odaklanıyor” diye belirtti.
Kentsel dönüşüm adı altında yapılan projelerin çoğunun halkın yararına olmadığını belirten Erkan, şöyle devam etti
Örneğin, bir daireye 2 milyon 400 bin TL değer biçiliyor, sonra bu daire yapıldıktan sonra 24 milyona satılıyor. Bu kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşümdür. Deprem riskine karşı kentsel dönüşüm sürecinde vatandaşlar mağdur ediliyor. Burada 88 aile var. Koskoca İstanbul Büyükşehir Belediyesi bu 88 ailenin geçici barınma sorununu çözecek bir organizasyon yapamıyor mu? Bugün müteahhitler ellerinde satamadıkları daireleri tutarken, belediyeler neden geçici konut sağlayamıyor? Depreme dirençli kentleri mimarlar ve mühendisler planlar, ama kimse bizi dinlemiyor. Depreme karşı dayanıklı kentler oluşturmak teknik bilgi gerektiren bir iştir. Ne yazık ki bu konuda en çok yer bilimciler, emlakçılar ve müteahhitler konuşuyor. Ancak mimarlar, şehir plancıları ve mühendisler dinlenmiyor. Oysa biz doğruları söylüyoruz. Depreme karşı dirençli kentler için bilimin ışığında hareket edilmesi gerekiyor.
+1 KAT YALANI BİR BALONDUR
Biz Mimarlar Odası olarak toplumu doğru bilgilendirmek istiyoruz. Şu an sizin inşaat maliyetlerinizi indirebilmek için artı bir kat yalanını çıkardılar. Bu balondur. Ben 30 yıllık serbest çalışan mimarım ve müteahhitlik de yapıyorum. Hiçbir zaman artı bir kat müteahhitin maliyetini tek başına etkileyen bir süreç değildir.
Üç dönem Bakırköy'ün Mimarlar Odası temsilciliğinde yönetim kurulu sekreterliği yapmış biri olarak ilçenin her yerini biliyorum. Bakırköy’ün dar sokaklarında olan yapılara müteahhitler gelmiyor. Herkes günü kurtarmanın derdinde. Siyasi parti ayrımı yapmadan söylüyorum, rantının peşine düşen bir siyasi güçle karşı karşıyayız. Toplumun başı belada arkadaşlar. İnsani yaşama koşullarında yaşamak istiyorsak kenetleneceğiz. Hiçbir yasa halkın iradesinden daha güçlü değildir. En büyük güç halk ve onun iradesidir. Bilgi edinin ve sizi yönetenlerin karşısına bilgi ile gidin. Bakırköy Belediyesi’nden sonuç alamıyorsanız İBB’ye gidin.
PLANLAR ÇIKTIKTAN SONRA DERTLER BİTMEYECEK ARTACAK
1/5000'likler planlar çıktı ancak 1000'lik planlar henüz yok. Biz Mimarlar Odası olarak 5 binlik planlara halkı kandırdıkları için dava açtık. Sizi şu an ‘bir kat gelecek, derdiniz bitecek’ diye bekletiyorlar ama hiçbirinizin derdi bitmeyecek aksine çoğalacak.
Bakırköy halkı mevcut sistemle ve mevcut kentsel dönüşüm yasalarıyla sorunlarını çözemez. Artı bir katın amacı Yeşilköy Yeşilyurt, Florya’dır. Ve buranın büyük siteleridir.
Soru cevapla devam eden panelde, özellikle Askent Sitesi sakinleri, belediyenin yahut İBB’nin sosyal belediyecilik anlamında kendilerine bir yol göstermesini ve öncü bir belediyecilik yapmasını beklediklerini söyleyerek, sosyal belediyecilik vaadi ile oy isteyenlerden oylarının karşılığını direne direne alacaklarını belirtti.
SOSYAL BELEDİYECİLİK KONSER, PANEL, ETKİNLİK YAPMAK DEĞİLDİR
Bakırköy Belediyesi’nin yaptığı programlara halkı davet ederek neler yaptıklarını anlattıklarını, düzenlenen mahalle toplantılarında da yine neler yapıldığını anlattığını ancak yapılanların reklamdan öteye gitmediğini vurgulayan mahalle sakinleri, bu saatten sonra düzenleyecekleri bir toplantı ile kendilerinin konuşup yöneticilerin onları dinlemesi gerektiğini söyledi. Sosyal belediyeciliğin konser, panel yahut etkinlik yapmak olmadığını vurgulayan katılımcılar, öncelikle halkın can ve mal güvenliğini sağlaması gerektiğinin altını çizdi.
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.