Sayın Kılıçdaroğlu,
36 şehit haberinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gülerek açıklamalar yaptığı bir günde gözleriniz dolu bir şekilde kameraların karşısına geçtiniz. Aynı gün, şehit haberlerini aldığınızda gözlerinizi silerken bir fotoğrafınız da gazetelerde yayınlanmıştı.
Toplum olarak ağlamak konusunda çok hassasız. Ağlayanla birlikte biz de duygulanırız, ağlarız. Empatiyi en çok ağlayanla yaparız. Fakat ağlayan kişiden çabuk sıkılırız ve hatta kısa sürede rahatsız oluruz. Önce “Sil artık şu gözyaşlarını. Düzelecek herşey” diye teselli veririz sonra “Ne karşımda ağlayıp duruyorsun kardeşim” deriz. Hatta "Bu yine mi ağlıyor" diye dalga geçeriz.
Suriye’deki savaşın henüz başında 36 şehit haberi geldi. Savaş devam ederse kaçınılmaz olarak bu sayı ve ödeyeceğimiz bedeller de giderek artacak.
İktidarın getirdiği her tezkereyi destekleyerek, ortada bir suç varsa bu suçun bir ortağı da siz oldunuz. Tarih sizi "tüm kritik eşiklerde iktidarı destekleyen siyasetçi" olarak yazdı. Tüm yetkiyi Cumhurbaşkanına verdikten sonra “Bizim askerimizin orada ne işi var?” deme hakkına sahip değilsiniz. Birileri kalkıp “Sen yetki verdin ya” derse diyecek bir lafınız yok. Onun için boşuna ağlamayın, siz de sorumlusunuz.
Fakat bu savaşı durduracak olan da sizsiniz. Artık iflas etmiş bir esnaf gibi, ne yaptığının farkına sabah uyanınca varan alkolik gibi “ben şimdi ne yapacağım” diyerek ağlayıp sızlanmayın. Çıkın ve gür bir sesle, kendinden emin bir şekilde “SAVAŞA HAYIR” deyin. Siz bunu söyledikten sonra yüz binlerce, milyonlarca kişi arkanızdan gelecek. Korku duvarı yıkılacak, sosyal medya sallanacak.
Askerler için ağlayan değil onları ölümden kurtaran bir siyasetçi olarak tarihe geçin. Türkiye’yi savaş baronlarının elinden kurtarıp tarihe geçin. Savaşla birlikte hortlayan, azgınlaşan ırkçılığa dur diyerek tarihe geçin.
“Adalet” dediniz milyonlarca destekçi buldunuz. Şimdi “barış” deme zamanı. Artık devletin bir bürokratı gibi hareket eden silik bir siyasetçi olmaktan çıkın ve tarihe geçen bir siyasetçi olun.