İnsanlar çaresizlik içinde Tanrıdan umut bekliyor, her iki tarafta gençler ölüyor bedeller ödeniyor.
Onlar öldükçe koltuklarında iştahlanan savaş tamtamcıları ve onların yalakaları, kendilerini ölene kadar lider yapma derdiyle olanları görmezden geliyor.
Ocağına ateş düşen yüreği yanan insanların ister Azerbaycanlı ister Ermenistanlı olsun nasıl ayrıştırılabilir ki birbirinden. Mesela yolda yürürken önünüze aniden düşen birini kaldırmak için önce ne milletsin diye sormamız mı gerekiyor, ya da hiç sordunuz mu?
Bu lider kurtarma kahramanlık tiyatrosu er geç son bulacak. Yıllarca ‘Kahpe Yunan’ hikayeleri ile tarih kitaplarında bizim beynimizi yıkayanlar, Yunanistan’da yaşayanında aynı şekilde beynini yıkamadılar mı? Ama ne zaman Ege’nin karşı kıyısına gittiğimizde ne Ouzo’nun tadı, nede oynadığımız zeybeğin ritmi yabancı geldi bize.
Ne yazık ki ‘Kahpe Ermeni, kahpe Azeri’ hikâyeleri yazılmaya çoktan başladı bile.
Her iki tarafın tarih kitaplarını, geçmiş de yaşanan dostluklarını, kültür alışverişlerini, SSCB döneminde birlikte yaşadıkları baskıları unutup kendi siyasi ikballerini korumak adına halkları hiçe sayan siyasiler yüzünden.
Biz yetmiş seksen sene sonra anladık Yunan'ın kahpe olmadığını. Umarım onlar daha kısa bir zamanda anlar ve kucaklaşırlar. Geçmişte yaşananlarının acı hatırasından sonuç çıkarmak gerekir elbette.
TANRIM NEREDESİİİNNN… diye haykırmak geliyor içimden ama, belli ki o da vaz geçmiş insanların bu kibir hırsı ve ihtirasından. Kimseyle muhatap bile olmuyor ne haliniz varsa görün misali.
Kalın sağlıcakla
Nurhan