Geçenlerde sosyal medya paylaşımlarında gördüğüm bir görüntü beni derinden üzdü. Türkiye'nin en büyük gölü Van Gölü'ne moloz dökülüyordu ve bunu yapan resmi bir kurumdu. Görüntüler üzerine açıklama yapan aynı resmi kurum gölde dip temizliği yapacaklarını ve molozları o yüzden göle döktüklerini söyleyerek kendini savunuyordu. Dipten çamur çıkarmak için göle neden moloz dökülür? Ya da dip temizliği moloz dökülmeden farklı yöntemlerle yapılamaz mı? Konunun uzmanları beni aydınlatırsa sevinirim.
Van Gölü uzun süredir ciddi kirlilik tehlikesiyle karşı karşıya. Gölün çevresinde 1 milyon insan yaşıyor, hatta 1 milyondan da fazla sanırım. O insanların atıkları arıtılmış ya da arıtılmamış halde Van Gölü'ne dökülüyor. Burada en tehlikelisi kimyasal atıklar. Kimyasal atıklar insan dışkısından daha tehlikeli biliyorum. Bu arada arıtmalar göl çevresi dışında başka bir yere yapılamaz mıydı? Erzurum gibi Kayseri gibi gölü olmayan iller arıtma işini nasıl çözmüşler? Van da aynı o iller gibi bu işi gölden uzak bir yerde çözemez miydi? İnsan bunları düşünmeden edemiyor.
Van Gölü sadece Van'ın ve Bitlis'in bir değeri değil, Van Gölü, ulusal ve uluslararası bir değer. Yanlışım varsa düzeltebilirsiniz. Benin bildiğim Van Gölü, aynı zamanda dünyanın en büyük sodalı gölü. Van Gölü'nde balık neslinin korunması için ciddi mücadele veren Prof. Dr. Mustafa Sarı'yı ekranlarda izlerken, Van Gölü'nün dünyanın en büyük sodalı gölü olduğunu duymuştum.
Böylesi bir değere sahip olmak her ülkeye nasip olmaz doğrusu. O yüzden “Van Gölü'ne kıymayın efendiler!” diyorum. Avrupa'da Van Gölü'nün onda biri büyüklüğüne sahip göller el üstünde tutulurken, bizim Van Gölü'nün kıymetini yeterince anlamamamız içler acısı. İsviçre, gölleriyle dünyanın göz bebeği iken, bizdeki birçok göl kuraklık ve vahşi sulamadan dolayı kurudu, kurutuldu maalesef.
Allahtan Van Gölü devasa büyüklüğe sahip olduğundan dolayı bugüne kadar direndi ve hala da direnmeye devam ediyor. Ama bu hep direneceği anlamına da gelmesin. Van Gölü'nde kirliliğin önüne geçmek temizlemekten daha az maliyetlidir. Umarım var olan arıtmalar tam kapasiteyle çalıştırılıyordur. Zira iyi biliyorum Türkiye'de birçok belediye yüksek enerji maliyetleri nedeniyle arıtmaları tam kapasiteyle çalıştırmıyor. Arıtmaların enerji maliyetlerini en büyük gider kalemi olarak görüyor.
Van Gölü konusunda o yüzden endişe duyuyorum. Van Gölü’nün temizliği için hiç bir masraftan kaçınılmamalıdır. Zira Van Gölü o masrafları sizlere fazlasıyla öder. 70'ler, 80'ler ve 90'larda Van Gölü batıdaki turistler için en ideal yerlerden biriydi. İstanbul'da karşılaştığım birçok turistin görmek için can attığı yerlerin başında Van ve Van Gölü gelirdi.
Adalar Belediye Başkan Aday Adaylığımda düşündüğüm projelerden biride Adalar’da bulunan adalarla Van Gölü'nde bulunan adaları kardeş ilan etmekti. Biliyorum Van’daki adaların sadece kuşlara, tavşanlara, kaplumbağalara, böceklere, çiçeklere ve tarihi kiliselere ev sahipliği yaptığını. Amacım Adalar'dan Van'a turist taşımak Van'da da başarılı olmuş öğrencileri Adalar'da ağırlamaktı ve “Kardeş Adalar Projesi” ile bir farkındalık oluşturmaktı. Gitmeden, gelmeden kuru kuruya kardeşlik olmazdı. Umarım Adalar Belediye Başkanı Sayın Erdem Gül, bu projeme sahip çıkar.
Pandemi nedeniyle Van'a gidemedim ama inşallah en kısa zamanda Van'a gideceğim. Orada yaşayan dostlarımla Van Gölü'nde mavi tur yapacağım. Akdamar, Çarpanak ve Adır Adalarını göreceğim. Urartular ve Osmanlılar döneminde yapılan eserleri gezeceğim. Güne ballı kaymaklı Van Kahvaltısıyla başlayacağım. Van Peynirciler Çarşısında otlu peynirlerin tadına bakacağım. Van Gölü’e has endemik bir tür olan İnci Kefali ya da Vanlı dostlarımın “Van Balığı” dediği balıktan yiyeceğim. Van Kilimi ve Savatlı Gümüş İşlemelerini inceleyeceğim. Eşe dosta oradan hediyeler getireceğim.
En önemlisi de Van Gölü'nü korumak için ben de elimden geleni yapacağım. Bundan hiç kuşkunuz olmasın. “Van Gölü Koruma Kanunu” neden hala çıkmış değil, anlamıyorum. Van Gölü'nü korumak ulusal bir politika olmalıdır.
Kalın Sağlıcakla
Nurhan